🍹 Türkiyede Medrese Eğitimi Veren Yerler

S32vLOU. Türkiyede kamp yapılacak yerler o kadar fazla ki, ülkemiz tüm güzelliklerinden faydalanabileceğimiz bir coğrafyaya sahip. Havası, güneşi, denizi, doğası, ne kadar özel bir ülkede yaşadığımızın kanıtı. Sizin için tatil; doğa ile iç içe olmak yani kamp yapmaksa eğer, bu yazımızı yıldızlı notlarınız arasına ekleyebilirsiniz. Bu yazımızda belki daha önce gittiğiniz belki de sadece duyup hiç görmediğiniz kamp alanlarından bahsedeceğiz. Siz de karavanınıza atlayıp veya çadırınızı yanınıza alıp doğanın sesini dinlemek için kamp hayalleri kuruyorsanız eğer, yazımızı okuduktan sonra hemen harekete geçebilirsiniz. Türkiyede Kamp Yapılacak Yerler Yedigöller Milli Parkı – Bolu Bolu ilimiz sınırları içerisinde bulunan Yedigöller Milli Parkı, en çok tanınan ideal kamp alanlarından biridir. Kimisi fotoğraflardan tanır bu muhteşem bölgeyi, kimi ise fotoğraf karelerini yakalayacak kadar yakından tanımıştır. Yedigöller’de kamp yapmanın tadı anlatılmaz, yaşanır. Muhteşem coğrafyasıyla ilkbahar, yaz ve sonbaharda kamp yapmaya elverişli bir yerdir. Burada kamp yaparken fotoğraf çekebilir, yürüyüş yapabilir hatta oltayla balık tutabilirsiniz. Kamp alanında elektrik bulunmamakta, dikkatli olmak şartıyla ateş yakmak serbest. Doğanın içinde, doğanın dilini en kolay öğreneceğiniz kamp alanı olan Yedigöller Milli Parkı, kampçılığa yeni başlayanlar için en doğru noktalardan birisidir. İnbükü Orman Kampı – Marmaris Muğla ilimizin Marmaris bölgemizde kamp yapabileceğiniz birçok alternatif bulunuyor. Gelelim İnbükü Orman Kampı’na… Eğer ki bir kamping tesisinden ziyade doğanın zor koşullarını yaşayacağınız heyecanlı bir kamp düşlüyorsanız, İnbükü Orman Kampı’nı görmenizi öneririz. 140 çadır kapasitesi olan bölgede sadece çadır değil ayrıca karavanlara da yer var. İnbükü Orman Kampı alanında balık tutabilir, denize girebilir ve bisiklete binebilirsiniz. Bölgede Çubucak Orman Kampı bütün sene boyunca hizmet vermektedir. Kelebekler Vadisi – Ölüdeniz Muğla ilimizde bulunan Kelebekler vadisi, son zamanlarda en meşhur vadilerden, en özel keşiflerden birisidir. Fethiye’de, denize girebileceğiniz hem de oksijen dolu bir doğada, ulaşımı zor gizemli bir koyda tabiatın tadını çıkarabileceğiniz birazda zorlu bir kamp yeri. Tüm bunları yaparken paraşüt heyecanını da yaşamalısınız. Kelebekler Vadisi’nde çadır kapasitesi 120’lere kadar çıkıyor. Kamp alanında dalış eğitim programları bile var. Elektrik, tuvalet ve duş hizmetleri günün belli saatlerinde ücretsiz olarak veriliyor ve kamp alanına günlük uygun fiyatlarla giriliyor. Çadırda rahat edemeyen misafirleriniz varsa eğer, etraftaki bungalovlara yönlendirebilirsiniz. Yazılı Kanyon – Isparta Yazılı Kanyon, Isparta ilimiz sınırları içerisinde yer alıyor. Bölgede kamp yapmak anlattığımız diğer kamp yerlerine göre daha rahat. Çünkü yanınıza yiyecek getiremediyseniz eğer, kanyondaki balık çiftlikleri ve küçük işletmelerden faydalanabilirsiniz. Küçük işletmeler genellikle Kendin pişir kendin ye’ hizmeti veriyor. Kanyonda küçük gezintiler yapıp tarihi yazıtlara ve köprülere şahit olabilirsiniz. Aynı zamanda yüzmek için muhteşem yerler de keşfedebilirsiniz. Köprülü Kanyon – Antalya Köprülü Kanyon milli park olarak koruma altına alınmıştır. Bu kamp dünyanın en zengin bitki çeşidini içinde barındırıyor. Antalya sınırları içerisinde yer alan kanyonda karavanınız veya çadırlarınızla kamp yapabilirsiniz. Tabii kamp bölgesini de seçebilme alternatifiniz bulunuyor. Kanyon bitişindeki Karabük Köyü, Köprüçay Irmağı kenarında bulunan Beşkonak Köyü, Altınyaka Köyü ve Selge Antik Kenti arasındaki kamp alanlarından birini tercih edebilir veya tatilinizde tüm bu alanlarda kısa aralıklarla konaklayıp doğanın değişik hallerine tanıklık edebilirsiniz. Kanyonda çadır ve kamp malzemesi satın alacak yerlerde bulunuyor. Köprülü Kanyon’da yapacağınız kamp günlerinde rafting heyecanını yaşamayı da unutmazsınız. Akyaka/ Gökova Orman Kampı – Gökova Aslına bakarsanız Akyaka – Gökova’da ister Azmak Nehri yanına isterseniz de muhteşem çam ağaçlarının gölgesine, canınız nerede kalmak isterse çadırınızı oraya kurabilirsiniz. Denize yakınlığıyla, 70 karavan ve 300 çadır kapasitesiyle, aynı zamanda içerisinde barındırdığı 8 koyla görülmesini şiddetle tavsiye ettiğimiz bir kamp alanı da Gökova Orman Kampı. Bölge Muğla ilimizin Akyaka Gökova beldesinde yer almakta. Bu kamp alanı, diğer bölgelere göre daha fazla alternatif sunuyor. Gökova Orman Kampı’nda market, elektrik, sıcak-soğuk su, çamaşırhane imkânı, mutfak ve bulaşıkhane hizmetleri mevcuttur. Ayrıca en güzel alternatiflerinden biri de bölgenin su sporlarına elverişli olması. Gökova Orman Kampı’ndaki 8 koydan arzu ettiğinizde yüzebilir ve doğanın içinde keyifli zamanlar geçirebilirsiniz. Kampa giriş ücretleri de oldukça uygun. Tabii karavan kampı için farklı, çadır kampı için farklı ücretler talep ediliyor. Burada daha fazla kalmak isterseniz yiyecek derdini hiç düşünmeyin. Kamp bölgesinde ki restoranlar bu konuda size her zaman yardımcı olacaktır. İğneada Longoz Ormanları – Kırklareli Türkiye’nin eşsiz güzellikleri arasındaki İğneada, güneşiyle, kumsalıyla, İğneada Longozuyla, birçok doğa sporlarıyla kamp yapılabilecek muhteşem yerlerden biri. İğneada da birçok kamp alanı bulmak mümkün. Küçük bir keşif yaptıktan sonra beğendiğiniz kamp alanına yerleşebilirsiniz. İğneada da kamp yapmanın tabi ki zor tarafları da var. Mesela su sıkıntısı var ve bazı bölgelerde sinek problemi de yaşayabilirsiniz. Genellikle kısa bir kamp yapmak isteyenler için ideal bir yer diyebiliriz. Nemrut Dağı Milli Parkı – Adıyaman Dünyanın en etkileyici gün doğumu ve gün batımının yaşandığı Nemrut Dağı, tarihi Kommagene Krallığı’nın geriye bırakmış olduğu heykellerle turistler tarafından en merak edilen noktalar arasında yerini almış durumda. E tabii Nemrut Dağı’na kadar çıkıp da güneşin doğuşunu ve batışını görmemek olmaz. Nemrut Dağı Milli Parkı’ndaki kamp alanlarının birine yerleşerek bir iki gün kalabilirsiniz. Bölgede muhteşem fotoğraflar çekebilir, yürüyüşler yapabilirsiniz. Nemrut Dağı’nda kamp yapmak istiyorsanız eğer, ilgili acentalarla anlaşarak gitmenizi öneririz. Nemrut Dağı’na en kolay ulaşım Malatya’dan gerçekleşiyor. Bafa Gölü – Milas Muğla ilimiz sınırları içerisinde yer alan, Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan Bafa, muhteşem doğasıyla sizi çağırıyor. Yaklaşık 2000 yıl önceye dayanan geçmişi ile Bafa Gölü, antik dönemin ünlü filozofu Heraklit’in memleketi olarak biliniyor. Aynı zamanda bir kuş cenneti de olan Bafa, Bizans manastırları ve savunma yapıları bulunan Menet Ada, İkizce Ada, Kargı Asarı Ada ve Kapkırı adaları bulunuyor. Burada kamp yapmanın yanı sıra aynı zamanda bölgede trekking turlarına katılarak gölü ve çevresini keşfedebilirsiniz. Salda Gölü – Burdur Türkiye’nin en dikkat çeken göllerinden biri olan Salda, beyaz kumları ve berrak suyuyla oldukça davetkârdır. Gölün hemen kıyısına çadırınızı kurabileceğiniz gibi yakında ki ormanlık alana da çadırınızı kurabilirsiniz. Göl suyunun zengin mineral yapısı şifa kaynağı olarak kabul ediyor. Ülkemizin en temiz gölleri arasında yer alan Salda da yüzmek de oldukça keyiflidir. Kömür Limanı – Saros Körfezi Kömür Limanı özellikle dalış sporuyla ilgili olanların yoğun ilgi gösterdiği bir kamp alanı olsa da dalış yapmadan da çok keyifli zaman geçirebilirsiniz. Koyun denizi oldukça temiz ve berrak bir suya sahip. Ayrıca ağustos ayında bile buz gibi soğuk bir su. Limanda temiz su kaynağı ve tuvalet bulunduğunu da hemen belirtelim. Buraya girişin ücretli olduğunu da hatırlatalım. Torkul Gölü – Düzce Düzce şehir merkezine otuz kilometre mesafede bulunan Torkul yaylası ve göleti özellikle de bahar aylarında kamp yapmak için oldukça idealdir. Çünkü bu aylarda doğanın muhteşem renklerine tanık oluyorsunuz. Bölge sadece doğa ve siz baş başasınız, herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Bu yüzden buraya gelirken hazırlıklı gelmeye özen gösterin. Kaş – Antalya Kaş’ta kampçılar için ayrılmış bir bölge ve bir işletme var. Bu işletmede karavan, çadır ve bungalov alanları mevcut. İşletme olmasından dolayı her şey temiz ve düzenli. Alanda ortak banyolar ve bir de kafe var. Denize sıfır konumda yer alan kampın denizi ve plajı da oldukça temiz. Çamardı – Aladağlar/ Niğde Aladağlarda her yer sizin. İrili ufaklı göletlerin bulunduğu bu dağlarda istediğiniz göletin yanına çadırınızı kurarak doğayla baş başa kalabilirsiniz. Fakat çadır yerine biraz da bungalov tarzı bir konaklama ararsanız, bölgede profesyonel hizmet veren bir işletmede mevcut. İşletmede bungalovların yanı sıra bir de kafe olup misafirlere hizmet vermektedir. Kabak Koyu – Fethiye Sanki sadece kampçılara ait bir koy edasıyla misafirlerini, ağırlamaya devam ediyor Kabak koyu. Büyük tesislerin yer almadığı koyda, bungalov ve çadır kampı işletmeleri bulunuyor. Bulunduğu doğayla uyum içerisinde butik otel tarzında tesislerin hizmet verdiği bu koyda rahat bir şekilde konaklamanızı yapabilirsiniz. Kaçkarlar – Rize Kaç tane karlı dağ Kaçkarlar kadar heybetli? Dört mevsim karlı tepeleri, zengin florası, yeşilin her tonuna sahip doğası ve gür ormanlarıyla Kaçkarlar insanı adeta bir mıknatıs misali kendine çekiyor. Dağların zirvesinde bulunan göller de görülmeye değer noktalardan. Kavrun Yaylası, Tatos gölleri, Galerdüzü, Dilberdüzü gibi yerlerde kamp yapmak için oldukça ideal yerlerden. Borçka Karagöl – Artvin Borçka’yla arasında 25 km mesafe bulunana Karagöl’e, Borçka Macahel yolundan hemen sonra Karagöl yoluna saparak ulaşıyorsunuz. Yemyeşil bir alanı kaplayan Karagöl’deki bu kamp alanı ziyaretçilerine dört mevsim muhteşem güzellikler sunuyor. Kamp alanında belediyeye ait bir tesis mevcut. Tesis olsa da siz ne olur ne olmaz diyerek mutlaka hazırlıklı gidin. Karagöl’de balık tutmanın yasak olduğunu da hemen belirtelim. Ayrıca Karadeniz’in diğer güzelliklerini yakından görmek için Karadeniz Turu İçin Gezilecek Önemli Yerler başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz. Adrasan – Antalya Türkiyede Kamp Yapılacak Yerler Bizler Adrasan için Olimpos’un arka bahçesi diyoruz. Adrasan da hizmet veren çok sayıda tesis bulunmaktadır. Fakat doğanın kucağında her sabah dalga sesleriyle uyuyup uyanmak istiyorsanız çadırınızı alın ve hemen sahile en yakın mesafedeki ağacın altına kurun. Türkiye de ki korkunç Medrese gerçeği;Çoğunuz Medreselerin Osmanlı dönemin de kaldığını,ve bu konunun ne alakaya maydonoz olduğunu durum sizin zannettiğiniz gibi değil,özellikle cemaatler vasıtasıyla Medrese usulü eğitim hala devam ben kendim zamanın da bu Medreseler de yaklaşık 2 yıl kadar okumuştumÖmrümün 15 yılı İsmailağa cemaati’nin içinde geçti. Sayısız Medreseyi ziyaret ettim. Gördüklerim ve duyduklarım korkunç Medreseler de o kadar yobaz,zır cahil insanlar eğitim veriyor ki,bunlar İşid’in pasif hali de kaldığım dönemde 15 günde bir 1 gün izin yapardık. Tam 15 gün bir daire de yatılı olarak kalır,adeta hapis hayatı okuduğum dönemler 2006 yılına denk geliyor,o zamanlar bu kadar serbestlik yoktu. Bu medreseler gizli faaliyet vs. türlü zırvalıkları bilhassa ezber usulüyle size dayatıp,adeta bir koyun gibi sormak yasak,tam ve koşulsuz itaat söz konusu. Cumhuriyet,Atatürk,Laiklik kısaca bütün Devlet değerleri gittiğim günler Hocamız olacak adam dişlerimi diş macunuyla fırçaladığım için beni terslemiş,misvak kullanmamı vekili olacak Hocamız da “Ben size silahlı eğitim vermeyi düşünüyorum ama dikkat çeker diye yapmıyorum” söylediğim 2006 yılıydı,olayın vehametinin ne boyutlarda olduğunu çok daha iyi Medrese de okuduğum dönem bir gün İstanbul’a başımızda ki Hocanın mezun! olduğu Medrese’ye 15 günlük ziyarete Medrese 9 katlı,24 daire’den oluşan bir apartmandı. Bu apartman da 850 talebe eğitim 8 ay daevet yanlış duymadınız bir izne çıkıyorlardı. 8 ay boyunca kendi dairelerin de sürekli ders ki talebelerin en az 200 tanesi asker kaçağıydı. Medrese’nin baş hocalarından birisi kilo alarak askerden yırtmayı Medrese de kaldığımız 15 günlük süre içerisinde 2 farklı tecavüz vakası yaşandı. Neyse ki bize bir şey olmadı iyi yırttık 🙂Bu tecavüz vakalarından birisi Orta okul çağlarında ki bir çocuğa daha büyük olan 15-20 talebenin aylarca tecavüz etmesi tecavüz olayı biz oradayken ortaya çıktı. Bir hoca olayı görüyor sonra Medrese de muhabbeti dönüyor hepsi bu. Orada kapandı yansımayan sayısız tecavüz vakalarından birisiydi bu da. bir diğer vaka ise aslında tecavüz değil rızaya bağlı bize o şekilde anlatıldı. Ulan sen 850 erkeği 8 ay boyunca bir apartmana tıkıp,hapis hayatı yaşatırsan, onlarda birbirini şaşılacak bir durum yok,asıl bu olaylara sebebiyet veren karanlık,iğrenç zihniyet’te sorun gibi bu şahit olduğum olaylar 2006-2007 yılında yaşandı,ve ben sadece bir Medresede ki olaylara şahit gibi binlerce, onbinlerce ev Medresesi var. Yaşanmış olan tecavüz vakalarını artık siz hayal adamların başı olan Cübbeli gibiler de baş tacı edilip, tv’lerde arzı endam ediyor. Gerçekten çok yazık bu Medreseler de şiddet’te çok yaygın. Bizim hocamız kendi hocasının çocuğunu döve,döve nasıl hafız yaptığını anlatıp eğitim gördüğü yıllarda hocaların talebeleri nasıl tekme, tokat dövdüğünden İstanbul da ki Medresedeyken bir kaç sefer şiddet olayına şahit talebe sıkıldığı için Medreseden kaçmıştı, sonra çaresiz olarak geri döndü çünkü ailesi Adıyaman’da hoca bu çocuğu bizzat bizim gözümüzü önünde tekmeyle, tokatla,cetvelle yarım saat gün mutlaka dayak yiyen bir talebe oluyordu. Bu hapis ve şiddet sarmalında yetişen çocuklar ilerde canavara flood; Bu mantar kafalıların arasında tam 15 yıl geçirdim! 21 Temmuz 2017 0026 Haşmet Çay Yasaklı "Kanunlar önünde herkes kadın*erkek eşit, kanuni haklara sahiptir. Kişiler arasında asla ayırım yapılamaz!.." ATATÜRK 21 Temmuz 2017 0031 Haşmet Çay Yasaklı "18 yaşına eren ve reşit hale gelen kız veya erkek, hür iradeleriyle evlenme hakkına sahiptirler.. Medeni nikah, yasal merciler önünde, kanunlardaki şartlar paralelinde yerine getirilir. İmam nikahlarının yasalar karşısında hiç bir değeri kalmamıştır, hükümsüzdür..Resmi nikah şarttır." ATATÜRK 21 Temmuz 2017 0032 Haşmet Çay Yasaklı "Altı yaşına gelen her kız veya erkek çocuk için, temel eğitim ilköğretim mecburidir." ATATÜRK 21 Temmuz 2017 0034 Haşmet Çay Yasaklı "Her Türk vatandaşı, kadın veya erkek olarak gerekli şartları taşıdığında seçme ve seçilme hakkına sahiptir.." ATATÜRK 21 Temmuz 2017 0555 Zübeyr Kiram Yasaklı ATATÜRK' ten önce, 1300 sene boyunca o kadar çok halifeler, padişahlar, sultanlar, evliyalar, şeyhler ve güya alimler, kadılar gelip geçti ama bunların hiçbiri "kölelik-cariyelik-kumalık" olaylarına karşı çıkmayı, bunları reddetmeyi, yasaklamayı, insan haklarına aykırı olduğunu kelam etmeyi. hiç akletmediler!..Yok!. 1300 sene boyunca insan hakları çiğnendi. Kafalar-kollar kesildi ama hiç kimse buna dur demedi. Atatürk'ten önce zulüm ve despotluk, canavarlık vardı. Akıl ve mantık dışı hulle ve recm bile vardı.. Şeriatta bunlar hala var. Atatürk bunları da yasaklattı. ATATÜRK'ten önce despotluk, zalimlik, şeyhlik ve halifelik vardı. İnsan hakları ve hukuk hiç yoktu. Asılanlar asıldı, kesilenler kesildi.. Kullara kulluk edildi. Tam 1300 sene boyunca, HAK-HUKUK hiç olmadı..Padişahlarımız, kardeşlerini bile boğdurdular.. Nice kanlar döküldü. ATATÜRK' ten önce, KULLARA KULLUK ediliyordu.. Çöllerde, bu acımasız haller devam ediyor. ATATÜRK ile birlikte ANAYASA ve KANUNLARA sahip olduk. Atatürk'ten önce; "kullara kulluk" ediliyordu. Net ve kesindir. 21 Temmuz 2017 0559 Zübeyr Kiram Yasaklı Padişahlar, cariyelerden doğma kardeşlerini, kundaktaki kardeşlerini bile boğdurup, katil oldular. 21 Temmuz 2017 0608 Zübeyr Kiram Yasaklı Suudi Arabistan Krallığının Başmüftüsü, Baş İmamı olan Şeyh Abdulaziz; 2016 yılının Ocak ayında bir fetva yayınladı.. Baş Şeyhin fetvası şöyledir " Acıkan müslüman erkek, karısını kesip yiyebilir" İşte buyrun!.. Geçen sene 2016 yılı böyle bir fetva yayınlanmıştı. El insaf!.. Hangi müslüman bu taze fetvaya karşı çıktı?. Bizimkiler nerede idi?. Kim "olmaz ya" dedi?.. İnsan eti yenir mi, Mübarek? Günümüzde, yamyamlar bile bunu yapmıyor. İşte, şeriat buna benzer nice Arap adet ve gelenekleriyle, Arap anlayışıyla doludur... Ya Destur!.. 21 Temmuz 2017 0847 Şef Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifiyle Elmalı Hamdi Yazır'a Kur'anı Kerim'in tefsiri hazırlatılmıştır. Siz bunu ivedi satın alıp okuyun ve bunu okumadanda buraya yazılar yazıp sayfayı işgal etmeyin ve konuyu maksadın dışına kesinlikle çıkartmayın. Neşriyatın ismi; Elmalı Hamdi Yazır Hak Dini Kur'an Dili. Bunu neşriyatın tamamını okumadan kesinlikle buraya yazı yazmayın. Konu başlığındaki şartlara riayet etmiyorsunuz. Konuyu açtığımda şartlara riayet edicekler yorum yapsın demiştim. Fuzili yazılarla bilgi kirliliği oluşturmayın. Ben size güzel uslupla tarif ve izah ettim. Bunun dışında medrese ismi sizi rahatsız ediyorsa ve anlaşılan oki çok büyük bir şekilde sizi rahatsız ediyor,ozaman yorum yapmayın. 2 sayfa sizin gereksiz beyanlarınızla dolmuştur maalesef. Konuyu açtığımda beyan etmiş olduğum şartlara riayet ediniz ve riayet etmiyecekler yorum yazmasın demiştim. Bununla birlikte bana tarih dersi vermeye çalışıyorsunuz. Ben ingiliz tarihçinin sözünü paylaştım ve kısa devre yaptınız. Kısa devre yapmasaydınız bu kadar beyanı gerek görmediniz. Sayfayı işgal etmeyinSon sözüm budur. 21 Temmuz 2017 1026 Edip Kehribar Yasaklı Hacı, burası FORUM köşesidir.. Herkes yazar. Bu devirde medrese mi kaldı?.. Miskinler yuvasıydı. 21 Temmuz 2017 1028 Edip Kehribar Yasaklı Başlığı açanın cehaleti giderilsin diye, yapılmış olan tüm yorumları beğendim.. Akıl ve ışık yolu! 21 Temmuz 2017 1030 Edip Kehribar Yasaklı Bir geri zekalı, bir kara cahil yorum yazmış olsaydı, başlığı açan YUSUF isimli az okumuş sevinip oyalanacaktı. 21 Temmuz 2017 1050 Kadim Dindar Yasaklı Şeriat = Arap adet ve gelenekleri... İslamiyetten önce çöllerde yaşayan Araplar, Kur'an'daki tüm şeriat kurallarını aynen uyguluyor ve benimsiyorlardı. Örneğin; o zamanlarda da, kölelik, cariyelik, kumalık adetleri aynen vardı. Keza, islamiyetten önce de kızlarını 6-9 yaşlarında erkeklere parayla satıyorlardı, günümüzde de bunun aynını yine yapıyorlar. Şeriat = Arap adet ve gelenekleri... 21 Temmuz 2017 1116 nervürlüdonatı Aday Memur Siz,hangi ildeki medreseyi tavsiye edersiniz?Hangi illerdeki medreseler eğitim bakımından daha iyidir?Sıralamasını yaparmısınız? Hem ilahiyat okuyup hemde medresede eğitim alınabilirmi? İlahiyat okumayan fakat dini yönden eksikliklerini gidermek isteyen vatandaşlarada eğitim hizmeti veriliyormu? Medreseye kayıt olabilmek için aranılan şartlardan bahsedermisiniz? Eğitim hizmetinin aylık veya senelik aidatıücreti ne kadardır? Medreseden eğitim alabilmek için en fazla kaç yaşındaki kişiler medreseye kayıt yaptırıp eğitim alabilirler? Yaş sınırlamasından bahsedermisiniz? Klasik arapça dediğiniz tam olarak nedir? İzah edermisiniz? Arapçaya dair herhangi bir metne programında bu konudan bahsedilmediğini farkettim ve bu soruyu onun için size yönelttim. Beyan etmiş olduğunuz gibi arapça lisan eğitimi varsa o zaman bu iyi bir durumdur. Arapça olmadan medrese eğitimi almak büyük eksiklik anlamadığınız bir mevzuyu insan kendi hayatında nasıl tatbik edebilirki? İnsanlara nasıl yardımcı olabilirki? Bilginin kaynağı arapça çünki ! İhsan Şenocak'ın yetiştirmiş olduğu talebeler ders veriyor demişsiniz? Bu konuyu biraz daha detaylarıyla birlikte olayın mahiyetini açıklarmısınız? 5 yıl önce - Alıntıya git cahillerle söz sataşına girmeyin ben hiç kazanamadım der İMAM GAZALİ bunlar onları bilmezler şeriata laf ediyorlar şeriatı inkar eden müslaman olabilir mi şeriat ALLAH koyduğu kanun ve kurallardır bunlarla söz sataşına girme boşver ifamın olduğu yerler belli siteden bakabilirsin demiştim ilahiyatla aynı anda okuyabiliyosun yaş sınırı yok kendini geliştirmek isteyen gidebilir ücret fazla bi şey almıyorlar aylık 100 lira falan olmazsa bi sıkıntı yapmazlar klasik arapça osmanlıda ki medrese usulu ilahiyattaki modern arapça değil daha detaylı biraz ihsan şenocak hocayı dinleyip takip edebilirsin dersleri var akaid imam tahavi,taftazani gibi alimlerden özelden numaranı atarsan telefondan daha detaylı söylebilirim 21 Temmuz 2017 1138 Omar Çoban Yasaklı Sende de ne Türkçe varmış? Hiç mi okumadın mübarek? Nerde okudun?.. Neden cehaleti seçtin? 21 Temmuz 2017 1146 Omar Çoban Yasaklı Cahil olanlar, alimce laf edenleri hemen kafir ilan ederler.. Bilgili ve görgülü ile baş edemeyince, hemen bu kolay yola saparlar.. Sen müslüman mısın derler?.. Oysa ki, cehaletiyle asıl kafirlik eden kendisi olur.. Hem de nasıl? Ama bundan haberi yoktur. NERVÜR'ün derhal bir abdest alması ve tüm gün namaz kılarak kendini Allah'a affettirmesi gerekir. 21 Temmuz 2017 1150 Şef Ben az okumuşsam,belirtmiş olduğum kaynakları ve daha fazlasını satın alında, siz benden daha fazla okuyun cahillikten kurtulursuz. Tabi işinize cehaletten kurtulmak için böyle bir teşebbüste bulunacağınızı hiç zannetmiyorum. Atatürk'ten bahsedersiniz fakat Atatürk'ün Elmalı Hamdi Yazır'a vermiş olduğu talimatla neşredilmiş Hak Dini Kur'an Dili adlı eseri okumassınız. Atatürk diyorki;"Ey efendiler, sorgulamayan kişi cahildir."Siz dünyaya at gözlüğüyle baktığınız için bu yazımıda göremezssiniz maalesef. Kaynaklarıda belirtiyorum. İşinize gelmediği için kolaya kaçıp çark ne kadar gizlemeye çalışsanızda papağan gibi aynı sözleri tekrarlamanızdan sırf kara cahil olduğunuz aydınlık lafı sizlerin karanlıkta olduğunuzu gösteriyor. Bununla birlikte sizler kendi kasabanızdan haber veriyorsunuz. Bense global dünyadan haber veriyorum. Aradaki fark apaçık bellidir. Acaba kim cahildir? Alın size kısa ve öz kaynak; Arnold toynbee isimli ingiliz tarihçi,Türkiye bir devletin yeniden doğuşu isimli kitabında şöyle beyan etmektedir "Kemalist devrim Türkleri öyle bir noktaya getirdi ki Türkler ne Müslüman gibi yaşayabiliryor ne de Hristiyanlığa geçebiliyor." » yani sizleri kastediyor. Burası forum olabilir lakin bu köşe laftan anlayanlar için,söylenenleri idrak edenler için,konu başlığı hakkında bilgi edinmek maksadıyla iyi niyet üzere açılmış bir bölümdür. Sizler gibi hazımsızlar,fitneciler ve fesatçılar habire provakötörlük yapıp duruyor,konuyu işgal edip sabote etmeye çalışıyorlar. Acaba sizler hangi emperyalist güçlerin uşaklarısınız? İngilteremi? Amerikamı?Belki daha farklı dış mihrakların uşaklarındansınızdır...Bunu sizler dipnottada belirtmiş olduğum üzere fuzuli kişiler ve fuzuli beyanlar olmasın dedim. Fakat içinize sindiremediğiniz için hazımsızlık yaşadığınızdan sayfalarca fuzuli beyanlarda bulundunuz ve fuzuli bir şekilde bu forum başlığını işgal tarihinden haberim vardır ve kendiniz gibi bihaber zannetmeyiniz. Kişi karşısındakini anlamayınca kendi gibi zannedermiş ve insan bilmediğine düşmandır. Lakin fuzuli işlerle sayfaları nasıl işgal ettiğinizin ispatı yazmış olduğunuz yazılarınızla açık ve nettir. Müslümanım,iSLAM Dinine kalpten iman ediyorum diyorsanız,Kur'anı Kerim'in Ayetleri,kalpten Müslüman olduğunu söyliyen herkesi bağlayıcıdır. Ayetin bir tanesini inkar eden hepsini inkar etmiş gibidir. Ayetin bir tanesini inkar eden dinden çıkar,yani kafir olur. Fakat müslüman olduğunuzu beyan ediyor ve Kur'anı Kerim'in Ayetlerine itiraz ediyorsanız,siz dil ile Müslüman olduğunuzu söyliyor,kalpten itiraz ve inkar ediyorsunuz demektir. Bu çelişkiden sizin münafık olduğunuz ortaya çıkar. Münafıklar dil ile iSLAM Dinine iman ettiklerini beyan ederler,kalpten iSLAM Dinini inkar ederler. Sizlerin iSLAM Dini hakkında hiçbirşey bilmediğinizde beyanlarınızdan bellidir. İşiniz sadece çamur at,izi kalsın misali konuyu ve içerisindekileri karalamaktır. Müslüman olabilmek için İslamın 5 şartı ve imanın 6 şartı inkar eden Müslüman olamaz. Şartlar açık ve nettir. İncelemek isteyenler linke baksınlar. Ayrıca insanın ilahiyatçı ünvanı olsun yada olmasın kendisini birşey zannetmesi ahmaklıkdır. Şeytanda alimdi,zalim oldu. Kur'anı Kerim'in Kehf Suresinin 50. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere Âdem'e secde edin!» demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir." Kur'anı Kerim'in Zumer Suresinin 9. Ayetinde mealen ilmin önemi şöyle beyan edilmektedir "Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar" Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde ilmin önemini şu şekilde haber vermektedir "Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır." Müslim, Zikr 39. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; Ebû Dâvûd, İlim 1 "Hidâyete davet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da hiçbir şey azaltmaz." Müslim, İlim 16 "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır Sadaka?i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." Müslim, Vasiyyet 14 "İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır." Tirmizî, İlim 2 "Allah'a yemin ederim ki, Cenâb?ı Hakk'ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır." Buhârî, Fezâilü'l?ashâb 9, Meğâzî 38; Müslim, Fezâilü's?sahâbe 34 ?İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.?İbn Mace, Mukaddime, 17. Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde fetva hakkındada şu şekilde haber vermekdedir "Ahir zamanda bir kavim ortaya çıkar. Cahiller başa geçerek insanlara fetvâ verirler. Böylece hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar." Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13Tirmizi, İlim, 5 ?Kadılar/ hakimler/ yargıçlar üç sınıftır. Birisi cennette, diğer ikisi ateştedir. Cennette olanı, hakkı bilip onunla hüküm verendir. İnsanlar arasında bilgisizce hüküm veren ile hakkı bilip hükümde haksızlık yapan ise ateştedir." Ebû Dâvud, Akdiye, 2; İbn Mâce, Ahkâm, 3 Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde şu şekilde haber vermektedir "Hayra vesile olan,hayrı yapmış gibidir." Tirmizi,ilim 14 ?Yahudiler yetmiş bir 71 fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Hristiyanlar yetmiş iki 72 fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Bu ümmet de yetmiş üç 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehennem girer.?Ebu Davud, Sünnet, 1; Tirmizî, İman,18; İbn Mace,Fiten, 17; İbn Hanbel, 2/332. "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuş. Ashab sormuşlar "Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Şöyle cevap vermiş "Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır."Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17 "İlim tahsil etmek maksadıyla bir yola giden kimseye Allah Teâlâ cennet yollarından açar. Melekler, ilim ve tahsil edene karşı memnuniyetleri ve tevâzûleri sebebiyle kanatlarını yere sererler. Göklerde ve yerde olan her şey, hatta su içindeki balıklar, âlim için Allah'tan rahmet diler. Âlimin, bilmeden ibadet eden kimseye üstünlüğü, on dördündeki ayın, görünen diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır, onlar miras olarak sadece ilmi bırakmışlardır. Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir." Ebû Davud, İlm, 1. "Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır." Tirmizî, Daavât, 128; "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım." Tirmizî, Daavât, 68 buyurururdu. "Nebinizin sünnetini terk ederseniz, dalalete düşersiniz."Müslim, el-Mesacid, had. 257; en-Neseî, el-İmamet, 50 "Bir kimse benim getirdiğime değil, hevasına tabi olursa gerçek mü'min olamaz."Kasımi, Kavaidu?t-Tahdis, s. 53 "Sünnetimi terkedene Allah ve ben lanet ederiz."et-Tirmizi, el-Kader, 17 "Sünnetimden yüz çeviren benim yolumu takip etmiş değildir."el-Buhari, el-Kader, 17 "Bizim yolumuza uymayan bir işi yapanın bu ameli merduttur."el-Buhari, el-İ?tisam, 20; Müslim, el-Akdiye, 17,18 Kur'anı Kerim'deki Surelerde ve Ayetlerde mealen şöyle beyan edilmektedir "Ey İnananlar, And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın Resulü Hz. Peygamber en güzel örnektir." Ahzâb, 33/21. "... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir." Haşr, 59/7 "Ey Muhammed! Eğer sana cevab veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez." Kasas, 28/50. "Ey Muhammed! De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder." Âl-i İmrân, 3/31 "Sakın ha cahillerden olma." En'âm, 5/35 "Kim, Peygamber' e itâat ederse Allah'a itâat etmiş olur..." Nisâ, 4/80. "... Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakla-dıysa ondan da sakının..." Haşr, 59/7 "Allah ve Resûlü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." Ahzâb, 33/36. "Kim, Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir ve O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır." Nisâ, 4/14. "... Şâyet O'na itâat ederseniz doğru yolu bulursunuz..." Nûr, 24/54. "... Şüphesiz ki Sen sana inananları mutlaka doğru yola, göklerde ve yerde bulunan herşeyin sâhibi Allah'ın yoluna götürürsün." Şûrâ, 42/52-53. "Şüphesiz ki sen, onları doğru yola çağırıyorsun." Mu'minûn, 23/73.47 "Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelir ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası!" Nisâ, 4/115. "Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah ve Resûlüne karşı çıktılar. Allah ve Resûlüne de kim karşı çıkarsa muhakkak ki, Allah'ın cezası çetin olur." Enfal, 8/13.44 "Peygamber müminler için kendi canlarından ileridir. O'nun eşleri de onların anneleridir..." Ahzâb, 33/6.45 "Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber'e salât etmekte yani, O'nun şerefini gözetmekte ve şanını yüceltmekte dirler; o halde siz de îman edenler O'na salât edin yani, O'nun şanını yüceltmeye özen gösterin; O'na içtenlikle selâm edin esenlik dileyin." Ahzâb, 33/56. "Ey îman edenler! Allah ve Resûlü'nün önüne geçmeyin, Allah'dan korkun. Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir. Ey iman edenler, seslerinizi, Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi O'nunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider." Hucurât, 49/1-246 Sadet olarak ifade etmek gerekirse temel kural olarak anlaşılan ehli sünnet kaidesidir ve ehli sünnet kaidesinden asla taviz sonuç olarak alim diye tanıtılan kişilerin ve neşriyatlarının ehli sünnet kaidesine uyup,uymadığı incelenmesi ve ehli sünnet kaidesine uyuyorsa itibar edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ehli sünnet kaidesine uymuyorsa kesinlikle ehli sünnet kaidesinden taviz verilmemesi gerekmektedir ve ehli sünnet kaidesine uymayan kişilerin ve neşriyatlarının yanlış bilgileri insanlara öğretilmemelidir. Buradan çıkan sonuca göre ilahiyatçı ünvanına sahip olanlara ve ilahiyatçıyım diyenlere çok büyük görevler düşmektedir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz,çok büyük hata etmiş olursunuz. Sonuçta, İnsanlara doğruyu nasihat etmek sizin vazifenizdir. 1 Sizi rahatsız eden nedir? 2laf dediğiniz, iSLAM DiNi'dir. Kur'anı Kerim'in Ayetleri ve Hz. Muhammed hadis?i şerifleri kalpten Müslüman olduğunu söyliyen herkesi bağlayıcıdır. Hz. İsa şöyle beyanı vardır "Ben Allah'ın izniyle,pek çok hastaları tedavi edip onlara şifa verdim ve ölüleri ahmak adamı ıslah ve tedavi edemedim." hadis?i şeriflerinde şu şekilde haber vermektedir İbnu Amr İbni'l- Âs ra anlatıyor Resulullah sav buyurdular ki ? Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar.?Buhari, İman 24 Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 138. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 145. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Şüphe yok ki, münafıklar ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve elbette onlar için yardımcı da bulamazsın." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 14. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlar imân edenlere rastgelince, Biz imân ettik,» derler. Kendi şeytanları ile yalnız kalınca da, Biz sizinle beraberiz, biz ancak o imân edenler ile istihzâda bulunan kimseleriz,» derler." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 9. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Allah?ı ve îmân edenleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki sâdece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 11. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlara 'Yeryüzünde fesad çıkarmayın!' denildiği zaman ise 'Biz ancak ıslâh edici kimseleriz' derler." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 206. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Ona Allah'tan kork!» denildiği zaman da gururu kendisini daha çok günaha iter. Cehennem de onun hakkından gelir. O, gerçekten ne kötü yataktır." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 82. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 14. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Her kim de Allah'a ve peygamberine isyan edip onun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde sonsuza dek kalmak üzere bir ateşe sokar ve ona alçaltıcı bir azap vardır." 3Cebrail ile indirilen Vahye iman etmeyenler,Azrail ile gelen ölüme teslim olucaklardır." 4Kur'anı Kerim'in Ali İmran Suresinin 19. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Muhakkak ki Allah katında yegâne din, İslâm?dır! Kendilerine kitab verilenleryahudi ve hristiyanlar, ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hasedden dolayı ihtilâfa düştüler. Artık kim Allah?ın âyetlerini inkâr ederse, artık şübhesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir." 21 Temmuz 2017 1155 Edip Kehribar Yasaklı İslam alemini tarikat ve cemaatler, islami terör örgütleri mahvediyor. EL KAİDE, TALİBAN, HİZBULLAH, HAMAS, EL FETH, BOKO HARAM, IŞİD, DEAŞ, FETÖ, vesaire.. Bizde ayrıca PKK, PYD eşkıyası da var. İslam alemini kan gölüne çevirdiler.. Kafalar kollar kesiliyor. ŞERİAT adına toplu katliamlar yapıyor ve bunu islamiyet adına yaptık diyorlar. Kafalarınden beyinler uçmuş durumda.. Hristiyanlar ve Putperest ülkeler BİLİMSEL ve TEKNİK gelişmelerle huzur içinde yaşarlarken, islam alemi nelerle uğraşıyor?.. Cehaletin içine garkoluyor. 21 Temmuz 2017 1158 Edip Kehribar Yasaklı ATATÜRK'ten önce, islam aleminde 1300 sene boyunca HAK-HUKUK, ADALET ve EŞİTLİK yoktu. 21 Temmuz 2017 1202 Şef İslam alemini tarikat ve cemaatler, islami terör örgütleri mahvediyor. EL KAİDE, TALİBAN, HİZBULLAH, HAMAS, EL FETH, BOKO HARAM, IŞİD, DEAŞ, FETÖ, vesaire.. Bizde ayrıca PKK, PYD eşkıyası da var. İslam alemini kan gölüne çevirdiler.. Kafalar kollar kesiliyor. ŞERİAT adına toplu katliamlar yapıyor ve bunu islamiyet adına yaptık diyorlar. Kafalarınden beyinler uçmuş durumda.. Hristiyanlar ve Putperest ülkeler BİLİMSEL ve TEKNİK gelişmelerle huzur içinde yaşarlarken, islam alemi nelerle uğraşıyor?.. Cehaletin içine garkoluyor. Edip Kehribar, 5 yıl önce - Alıntıya git Ben az okumuşsam,belirtmiş olduğum kaynakları ve daha fazlasını satın alında, siz benden daha fazla okuyun cahillikten kurtulursuz. Tabi işinize cehaletten kurtulmak için böyle bir teşebbüste bulunacağınızı hiç zannetmiyorum. Atatürk'ten bahsedersiniz fakat Atatürk'ün Elmalı Hamdi Yazır'a vermiş olduğu talimatla neşredilmiş Hak Dini Kur'an Dili adlı eseri okumassınız. Atatürk diyorki;"Ey efendiler, sorgulamayan kişi cahildir."Siz dünyaya at gözlüğüyle baktığınız için bu yazımıda göremezssiniz maalesef. Kaynaklarıda belirtiyorum. İşinize gelmediği için kolaya kaçıp çark ne kadar gizlemeye çalışsanızda papağan gibi aynı sözleri tekrarlamanızdan sırf kara cahil olduğunuz aydınlık lafı sizlerin karanlıkta olduğunuzu gösteriyor. Bununla birlikte sizler kendi kasabanızdan haber veriyorsunuz. Bense global dünyadan haber veriyorum. Aradaki fark apaçık bellidir. Acaba kim cahildir? Alın size kısa ve öz kaynak; Arnold toynbee isimli ingiliz tarihçi,Türkiye bir devletin yeniden doğuşu isimli kitabında şöyle beyan etmektedir "Kemalist devrim Türkleri öyle bir noktaya getirdi ki Türkler ne Müslüman gibi yaşayabiliryor ne de Hristiyanlığa geçebiliyor." » yani sizleri kastediyor. Burası forum olabilir lakin bu köşe laftan anlayanlar için,söylenenleri idrak edenler için,konu başlığı hakkında bilgi edinmek maksadıyla iyi niyet üzere açılmış bir bölümdür. Sizler gibi hazımsızlar,fitneciler ve fesatçılar habire provakötörlük yapıp duruyor,konuyu işgal edip sabote etmeye çalışıyorlar. Acaba sizler hangi emperyalist güçlerin uşaklarısınız? İngilteremi? Amerikamı?Belki daha farklı dış mihrakların uşaklarındansınızdır...Bunu sizler dipnottada belirtmiş olduğum üzere fuzuli kişiler ve fuzuli beyanlar olmasın dedim. Fakat içinize sindiremediğiniz için hazımsızlık yaşadığınızdan sayfalarca fuzuli beyanlarda bulundunuz ve fuzuli bir şekilde bu forum başlığını işgal tarihinden haberim vardır ve kendiniz gibi bihaber zannetmeyiniz. Kişi karşısındakini anlamayınca kendi gibi zannedermiş ve insan bilmediğine düşmandır. Lakin fuzuli işlerle sayfaları nasıl işgal ettiğinizin ispatı yazmış olduğunuz yazılarınızla açık ve nettir. Müslümanım,iSLAM Dinine kalpten iman ediyorum diyorsanız,Kur'anı Kerim'in Ayetleri,kalpten Müslüman olduğunu söyliyen herkesi bağlayıcıdır. Ayetin bir tanesini inkar eden hepsini inkar etmiş gibidir. Ayetin bir tanesini inkar eden dinden çıkar,yani kafir olur. Fakat müslüman olduğunuzu beyan ediyor ve Kur'anı Kerim'in Ayetlerine itiraz ediyorsanız,siz dil ile Müslüman olduğunuzu söyliyor,kalpten itiraz ve inkar ediyorsunuz demektir. Bu çelişkiden sizin münafık olduğunuz ortaya çıkar. Münafıklar dil ile iSLAM Dinine iman ettiklerini beyan ederler,kalpten iSLAM Dinini inkar ederler. Sizlerin iSLAM Dini hakkında hiçbirşey bilmediğinizde beyanlarınızdan bellidir. İşiniz sadece çamur at,izi kalsın misali konuyu ve içerisindekileri karalamaktır. Müslüman olabilmek için İslamın 5 şartı ve imanın 6 şartı inkar eden Müslüman olamaz. Şartlar açık ve nettir. İncelemek isteyenler linke baksınlar. Ayrıca insanın ilahiyatçı ünvanı olsun yada olmasın kendisini birşey zannetmesi ahmaklıkdır. Şeytanda alimdi,zalim oldu. Kur'anı Kerim'in Kehf Suresinin 50. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere Âdem'e secde edin!» demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir." Kur'anı Kerim'in Zumer Suresinin 9. Ayetinde mealen ilmin önemi şöyle beyan edilmektedir "Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar" Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde ilmin önemini şu şekilde haber vermektedir "Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır." Müslim, Zikr 39. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; Ebû Dâvûd, İlim 1 "Hidâyete davet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da hiçbir şey azaltmaz." Müslim, İlim 16 "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır Sadaka?i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." Müslim, Vasiyyet 14 "İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır." Tirmizî, İlim 2 "Allah'a yemin ederim ki, Cenâb?ı Hakk'ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır." Buhârî, Fezâilü'l?ashâb 9, Meğâzî 38; Müslim, Fezâilü's?sahâbe 34 ?İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.?İbn Mace, Mukaddime, 17. Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde fetva hakkındada şu şekilde haber vermekdedir "Ahir zamanda bir kavim ortaya çıkar. Cahiller başa geçerek insanlara fetvâ verirler. Böylece hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar." Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13Tirmizi, İlim, 5 ?Kadılar/ hakimler/ yargıçlar üç sınıftır. Birisi cennette, diğer ikisi ateştedir. Cennette olanı, hakkı bilip onunla hüküm verendir. İnsanlar arasında bilgisizce hüküm veren ile hakkı bilip hükümde haksızlık yapan ise ateştedir." Ebû Dâvud, Akdiye, 2; İbn Mâce, Ahkâm, 3 Peygamberimiz hadis?i şeriflerinde şu şekilde haber vermektedir "Hayra vesile olan,hayrı yapmış gibidir." Tirmizi,ilim 14 ?Yahudiler yetmiş bir 71 fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Hristiyanlar yetmiş iki 72 fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Bu ümmet de yetmiş üç 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehennem girer.?Ebu Davud, Sünnet, 1; Tirmizî, İman,18; İbn Mace,Fiten, 17; İbn Hanbel, 2/332. "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuş. Ashab sormuşlar "Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Şöyle cevap vermiş "Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır."Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17 "İlim tahsil etmek maksadıyla bir yola giden kimseye Allah Teâlâ cennet yollarından açar. Melekler, ilim ve tahsil edene karşı memnuniyetleri ve tevâzûleri sebebiyle kanatlarını yere sererler. Göklerde ve yerde olan her şey, hatta su içindeki balıklar, âlim için Allah'tan rahmet diler. Âlimin, bilmeden ibadet eden kimseye üstünlüğü, on dördündeki ayın, görünen diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır, onlar miras olarak sadece ilmi bırakmışlardır. Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir." Ebû Davud, İlm, 1. "Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır." Tirmizî, Daavât, 128; "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım." Tirmizî, Daavât, 68 buyurururdu. "Nebinizin sünnetini terk ederseniz, dalalete düşersiniz."Müslim, el-Mesacid, had. 257; en-Neseî, el-İmamet, 50 "Bir kimse benim getirdiğime değil, hevasına tabi olursa gerçek mü'min olamaz."Kasımi, Kavaidu?t-Tahdis, s. 53 "Sünnetimi terkedene Allah ve ben lanet ederiz."et-Tirmizi, el-Kader, 17 "Sünnetimden yüz çeviren benim yolumu takip etmiş değildir."el-Buhari, el-Kader, 17 "Bizim yolumuza uymayan bir işi yapanın bu ameli merduttur."el-Buhari, el-İ?tisam, 20; Müslim, el-Akdiye, 17,18 Kur'anı Kerim'deki Surelerde ve Ayetlerde mealen şöyle beyan edilmektedir "Ey İnananlar, And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın Resulü Hz. Peygamber en güzel örnektir." Ahzâb, 33/21. "... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir." Haşr, 59/7 "Ey Muhammed! Eğer sana cevab veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez." Kasas, 28/50. "Ey Muhammed! De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder." Âl-i İmrân, 3/31 "Sakın ha cahillerden olma." En'âm, 5/35 "Kim, Peygamber' e itâat ederse Allah'a itâat etmiş olur..." Nisâ, 4/80. "... Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakla-dıysa ondan da sakının..." Haşr, 59/7 "Allah ve Resûlü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." Ahzâb, 33/36. "Kim, Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir ve O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır." Nisâ, 4/14. "... Şâyet O'na itâat ederseniz doğru yolu bulursunuz..." Nûr, 24/54. "... Şüphesiz ki Sen sana inananları mutlaka doğru yola, göklerde ve yerde bulunan herşeyin sâhibi Allah'ın yoluna götürürsün." Şûrâ, 42/52-53. "Şüphesiz ki sen, onları doğru yola çağırıyorsun." Mu'minûn, 23/73.47 "Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelir ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası!" Nisâ, 4/115. "Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah ve Resûlüne karşı çıktılar. Allah ve Resûlüne de kim karşı çıkarsa muhakkak ki, Allah'ın cezası çetin olur." Enfal, 8/13.44 "Peygamber müminler için kendi canlarından ileridir. O'nun eşleri de onların anneleridir..." Ahzâb, 33/6.45 "Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber'e salât etmekte yani, O'nun şerefini gözetmekte ve şanını yüceltmekte dirler; o halde siz de îman edenler O'na salât edin yani, O'nun şanını yüceltmeye özen gösterin; O'na içtenlikle selâm edin esenlik dileyin." Ahzâb, 33/56. "Ey îman edenler! Allah ve Resûlü'nün önüne geçmeyin, Allah'dan korkun. Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir. Ey iman edenler, seslerinizi, Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi O'nunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider." Hucurât, 49/1-246 Sadet olarak ifade etmek gerekirse temel kural olarak anlaşılan ehli sünnet kaidesidir ve ehli sünnet kaidesinden asla taviz sonuç olarak alim diye tanıtılan kişilerin ve neşriyatlarının ehli sünnet kaidesine uyup,uymadığı incelenmesi ve ehli sünnet kaidesine uyuyorsa itibar edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ehli sünnet kaidesine uymuyorsa kesinlikle ehli sünnet kaidesinden taviz verilmemesi gerekmektedir ve ehli sünnet kaidesine uymayan kişilerin ve neşriyatlarının yanlış bilgileri insanlara öğretilmemelidir. Buradan çıkan sonuca göre ilahiyatçı ünvanına sahip olanlara ve ilahiyatçıyım diyenlere çok büyük görevler düşmektedir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz,çok büyük hata etmiş olursunuz. Sonuçta, İnsanlara doğruyu nasihat etmek sizin vazifenizdir. 1 Sizi rahatsız eden nedir? 2laf dediğiniz, iSLAM DiNi'dir. Kur'anı Kerim'in Ayetleri ve Hz. Muhammed hadis?i şerifleri kalpten Müslüman olduğunu söyliyen herkesi bağlayıcıdır. Hz. İsa şöyle beyanı vardır "Ben Allah'ın izniyle,pek çok hastaları tedavi edip onlara şifa verdim ve ölüleri ahmak adamı ıslah ve tedavi edemedim." hadis?i şeriflerinde şu şekilde haber vermektedir İbnu Amr İbni'l- Âs ra anlatıyor Resulullah sav buyurdular ki ? Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar.?Buhari, İman 24 Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 138. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 145. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Şüphe yok ki, münafıklar ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve elbette onlar için yardımcı da bulamazsın." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 14. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlar imân edenlere rastgelince, Biz imân ettik,» derler. Kendi şeytanları ile yalnız kalınca da, Biz sizinle beraberiz, biz ancak o imân edenler ile istihzâda bulunan kimseleriz,» derler." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 9. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Allah?ı ve îmân edenleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki sâdece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 11. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlara 'Yeryüzünde fesad çıkarmayın!' denildiği zaman ise 'Biz ancak ıslâh edici kimseleriz' derler." Kur'anı Kerim'in Bakara Suresinin 206. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Ona Allah'tan kork!» denildiği zaman da gururu kendisini daha çok günaha iter. Cehennem de onun hakkından gelir. O, gerçekten ne kötü yataktır." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 82. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı." Kur'anı Kerim'in Nisa Suresinin 14. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Her kim de Allah'a ve peygamberine isyan edip onun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde sonsuza dek kalmak üzere bir ateşe sokar ve ona alçaltıcı bir azap vardır." 3Cebrail ile indirilen Vahye iman etmeyenler,Azrail ile gelen ölüme teslim olucaklardır." 4Kur'anı Kerim'in Ali İmran Suresinin 19. Ayetinde mealen şöyle beyan edilmektedir "Muhakkak ki Allah katında yegâne din, İslâm?dır! Kendilerine kitab verilenleryahudi ve hristiyanlar, ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hasedden dolayı ihtilâfa düştüler. Artık kim Allah?ın âyetlerini inkâr ederse, artık şübhesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir." 21 Temmuz 2017 1204 Edip Kehribar Yasaklı Aziz TÜRK ulusu olarak, Arap karanlığından ATATÜRK sayesinde çıkarak, aydınlıklara erişmiştik. Atatürk; hem işgalci Haçlıları ve hem de vayanımızı satan işbirlikçi saltanat ve hilafetçileri yenerek bizi kurtarmıştır. O bir dahi idi. Toplam 220 mesaj "Osmanlılar, medrese eğitimi ve dolayısıyla ilim ve bu sahanın adamlarına değer verdiklerinden, bunların tahsil ve eğitim konusunda karşılaşabilecekleri her türlü sıkıntıyı ortadan kaldırmaya çalışmışlardı. " İlk dönem Osmanlı ilim hayatı hakkında bilgi veren D'Ohsson'a göre Osmanlı Devletindeki ilmi faaliyetler, daha Osman Gazi döneminde başlamıştı. O, bu konuda şu bilgileri vermektedir "Osman Gazi, Söğüt'te yeni imparatorluğun temelini atarken hazine ve silah ile beraber ilmî ve kültürel faaliyetlere hususunda da gayet müteşebbis idi. İlmî yönden ilerlemeyi ve en azından eski medreseleri oldukları gibi muhafaza etmeyi arzu ederdi. Veliahdı ve oğlu Orhan Gazi, İznik'te devletin kurumlarını yükseltirken orada bir de, bir asrı aşan bir zaman boyunca Osmanlı medreselerinin en yükseği olarak bakılacak olan bir medrese yaptırdı. Yeni kurulmuş 731/1330 ve kendi ismi ile adlandırılmış olan bu medresenin idaresi, Dâvûd-ı Kayserî'ye verildi." Orta ve yüksek öğretimi gerçekleştiren Osmanlı medreselerinin ilki, Orhan Gazi tarafından 731/1330 tarihinde İznik'te açılmıştı. Orhan Gazi, bu medrese için vakıflar kurmuştu. Geliri, medrese, müderris ve talebeye tahsis edilen vakıf köyler, her türlü "Tekâlif-i Örfiyye"den Örfi vergiler muaf idiler. Nitekim Orhan Gazi'den çok daha sonraki tarihlere uzanan 27 Cemayizelevvel 1136/23 Şubat 1724 tarihli bir "arz" arşiv belgesi, İznik'e bağlı Kozluca Köyü'nün, adı geçen medreseye vakfedildiğini göstermektedir. İznik, bir ilim merkezi olarak önemini XV. yüzyılda da korumuş ve bu yüzden şehre "âlimler yuvası" ünvanı verilmişti. İznik Medresesinin yetiştirdiği ünlü âlimlerden biri de Osmanlıların ilk Şeyhülislâmı Molla Fenarî'dir. Osmanlıların, ilk bir buçuk asır içinde yaptırmış oldukları medreselerin derece ve sınıf itibariyle en mühimleri İznik, Bursa ve Edirne'de idi. Devletin kuruluşu esnasında İznik Medresesi, beyliğin birinci sınıf medresesi idi. Bu medresede yapılan eğitim ve görülen öğretimin derecesi hakkında kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber, müderrisliğine Öğretim Üyeliği'ne tayin edilmiş olan şahıslar, bunların hayatları ve eserleri, dolayısıyla ilmî kapasiteleri tedkik edilecek olursa bu medresenin oldukça yüksek seviyede bir eğitim ve öğretim kurumu olduğu düşünülebilir. Gerçekten Kahire'de ihtisasını yapıp memleketine dönen ve orada birçok talebe yetiştiren Dâvûd-ı Kayserî öl. H. 751/ M. 1350'nin şöhretini duyan Orhan Gazi, onu Kayseri'den getirterek İznik'te yaptırtığı medreseye müderris olarak tayin eder. İznik medresesinin ilk müderrisi olan Dâvûd-ı Kayserî, Muhyiddîn-i Arabî'nin üvey oğlu Sadreddîn-i Konevî'nin halifelerinden tefsir sahibi ve Muhyiddîn-i Arabî'nin "Fusûsu'l-Hikem" adlı eserini şerheden Kemâleddin Abdurrezzâk el-Kâşî'nin halifesi olup yüksek tahsilini Mısır'da yapmıştı. Dâvûd'un halefleri olan Taceddîn el-Kürdî ve Alâeddîn el-Esved de devrin büyük bilginleri arasında sayılıyorlardı. Bu nokta göz önünde tutulursa İznik Orhaniye Medresesi'ni yüksek seviyeli eğitim ve öğretim veren bir müessese olarak kabul etmek gerekir. Devlet Merkezi / İlim Merkezi Bursa'nın fethinden sonra orada da medreseler kurulur. Bundan dolayı İznik ikinci dereceye inerek Bursa'daki Sultan Medresesi birinci dereceyi alır. Orhan Gazi'den sonra oğlu Murad Murâd-ı Hüdâvendigâr, Bursa Çekirge'de eski kaplıca civarında bir cami, medrese ve imaret yaptırarak, bu konuda babasından aşağı olmadığını göstermişti. Yıldırım Bâyezîd, Hisar dışında bir cami ve medrese yaptırmakla Bursa'nın bir ilim ve irfan merkezi haline gelmesini ve şehrin hisar dışına taşarak genişlemesini sağladı. Çelebi Sultan Mehmed'in Bursa'da kurduğu medrese, diğerlerine nazaran ayrı bir hususiyete sahiptir. "Sultâniye Mederesesi" denilen bu tahsil kurumunda ilk müderris Mehmed Şah Efendi öl. 839/1435'dir. Molla Şemseddin Fenarî'nin oğlu olan bu zatın ilk dersinde öğrencilerden başka Bursa'nın belli başlı âlimleri de hazır bulunmuş, yeni müderris Mehmed Şah Efendi de medreselerde okutulan ilimlere dair sorulan suallere cevap vermişti. Bundan sonra, Sultâniye müderrislerinin, böyle umumî şekilde ders vermeleri bir gelenek haline geldi. Bilhassa Bursa Sultâniye'si kurulduktan sonra İznik medresesi, ikinci dereceye düşmüştü. Buna karşılık bir ilim merkezi olarak Bursa ilk sıraya yükselmişti. Bu durum, Sultan 2. Murad'ın Edirne'de Üç Şerefeli Camii yanındaki Saatli Medresesi'ni kurmasına kadar devam eder. Edirne devlet merkezi olduktan sonra, 2. Murad zamanında, 8411437 yılında başlanarak bazı arızalar sebebiyle 8511447 senesinde tamamlanan Üç Şerefeli Camii yanındaki medrese ile Dâru'l-Hadîs o tarihte Osmanlı ülkesindeki medreselerin üstünde yer almaya başlar. Böylece Bursa'daki Sultâniye Medresesi, gerek eğitim ve öğretim, gerekse tahsîsâtı bakımından ikinci dereceye düşer. Üç Şerefeli Medrese müderrislerine o tarihe kadar hiçbir medrese öğretim üyesine verilmeyen yüz akçe yevmiye verilmeye başlar. Hâlbuki bundan önce İznik Medresesi müderrislerinin yevmiyesi otuz, Bursa'daki Sultan Medresesi müderrislerinin ise günde yevmiye elli akçe idi. İlmin İtibarı Osmanlılar, medrese eğitimi ve dolayısıyla ilim ve bu sahanın adamlarına değer verdiklerinden, bunların tahsil ve eğitim konusunda karşılaşabilecekleri her türlü sıkıntıyı ortadan kaldırmaya çalışmışlardı. Bu devlette ilim ve onun mensuplarına itibar edilip saygı gösterildiği için İran, Turan, Horasan, Dağıstan, Hindistan, Buhara, Halep, Şam, Mısır ve Karaman gibi birçok İslam ülkesinden bilginler İstanbul'a akın etmişti. Bu akın sebebiyle devletin merkezi olan İstanbul, yavaş yavaş İslâm dünyasının ilim merkezi haline gelmişti. Osmanlılar, medreselerdeki eğitim ve öğretim faaliyetlerini vakıflar vasıtasıyla devam ettirdiler. Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'u feth eder etmez "Sahn-ı Semân" medreselerini tesis ettirmesi ve bunların giderlerini sağlamak için vakıf kurmasından sonra, devlet merkezi olduğu gibi ilim merkezi haline de gelen İstanbul'da, başta hükümdarlar olmak üzere sultanlar, vezirler, ilim adamları, bazı saray mensupları ve maddî durumu iyi olan halk tarafından pek çok medrese inşa olunmuştu. Yalnız Mimar Sinan'ın baş mimarlığı sırasında İstanbul'da inşa edilen medreselerin, 6'sı Süleymaniye medreseleri olmak üzere, 55'i bulmaktadır. XVII. asrın son çeyreğine girildiğinde ise İstanbul'daki medrese sayısının 126'ya ulaştığı görülmektedir. Fetihten XIX. asra kadar İstanbul'da inşa edilen medrese sayısı 500'ü aşmaktadır. XVI. asrın ortalarında Süleymaniye Medresesi'nin açılması ile Türkiye, kesin şekilde, İslâm dünyasının en üstün eğitim veren müesseselerine sahip oldu. Sınıf usûlü yoktu. "Softa" veya "talebe-i ulûm" denilen medreseli, kabiliyetine göre bir basamağı, birkaç yılda da, bir ayda da bitirilebilirdi. 25 yaşında müderrisliğe çıkan kabiliyetler de az değildi. Her derece, o derece müderrisinin icazeti ile tamamlanırdı. Müderriş okuttuğu mevzuu öğrendiğine kanaat getirdiği softanın, bir üst dereceye başlamasına izin verirdi. Müderrisin dersi, umuma açıktı. Softa olmaya lüzum yoktu. İsteyen her vatandaş, gelip dinleyebilirdi. Bu müderrislerin dersleri, bu yüzden çok kalabalık olurdu; bazan medresede yapılamaz avluya çıkılırdı. Okuyan softaya her türlü sosyal güvenlik sağlanmıştı. Bedava yer içer, yatıp kalkardı. Softanın yemeği ve yatacağı yerinden başka kitabı, mumu, odunu da sağlanmıştı. Fatih Medresesi'nde softaların yatıp kalkması için 300 oda vardı. Her odada 4 veya 5 softa yatıp kalkardı. Gündüz devam eden talebenin de aynı sayıda olduğu kabul edilirse, yalnız Sahn-ı Semân Medresesi'nde XVII. asır ortalarında 3000'e yakın talebenin bulunduğu anlaşılır. Süleymaniye Üniversitesi'nin kapasitesi ise daha büyüktü. Fatih Üniversitesi Sahn-ı Seman'nin her odası için hizmetkar biri vardı. Bu 300 hizmetkâr, temizlik, ısıtma gibi işlere bakardı. Müderrisler, softalardan ayrı bir salonda yemek yerlerdi. Medresenin 70 kubbeli muazzam bir mutfağı vardı. Mutfak, yalnız softalara değil, bütün fakirlere açıktı. Böyle muazzam teşkilatı olanlar yanında, mütevazı, bugünkü ortaokul seviyesindeki medreseler de pek çoktu. Tarikatlardaki mürşid-mürid geleneği, ulemây-ı rüsûmu yetiştiren medrese öğreniminde de vardı. Hoca-talebe münasebetleri, bugünkü gibi değildi. Hoca, talebesine her bildiğini verebilmek için çok büyük gayret gösterir ve yetiştirdiği talebe ile iftihar ederdi. Müderrisler Medreselerdeki müderrisler, bugün üniversitelerdeki öğretim görevlileri gibi, akademik kariyerde bulunan şahıslar idiler. Ortaöğretimde ders verenler, bugünkü tabirleriyle en az Araştırma Görevlisi veya Doktora; yüksek öğretimdekiler ise Doçent ya da Profesör statüsünde kabul edilirler. Eğitim öğretimin başarıya ulaşmasında birinci derecede ehemmiyetli olan müderrisler ya da genel anlamda hocalar, bilhassa ilk dönemlerde çok büyük iltifat görmüşlerdir. Osmanlı toplumunun karakteristik özellikleri olarak ilme ve âlime saygı duymalarından, müderrisler de kendilerine düşen payı almışlardır. Hem toplumda hem de devlet mekanizmasında ayrıcalıklı bir mevkie sahip olan müderrisler, içtimaî hayatta olduğu kadar, siyasî ve ekonomik hayatta da imtiyaz sahibi olmuşlardır. İlmiye sınıfına mensup olan müderrislerin, hemen bütün ihtiyaçları devlet, zengin kişiler veya vakıflar tarafından karşılanmıştır. Çok yüksek olan maaşlarıyla müderrisler, ilmî çalışma ve ders verme gibi konularda da serbest bırakılmışlardır. Yani müderrisler kendi yetişme biçimlerine, mensup bulundukları okullara ve talebelerin seviyelerine dikkat ederek istedikleri kitabları ve dersleri, vakfiyeyi de göz önüne almak şartıyla okutmakta serbesttirler. Bununla birlikte bu kadar saygıdeğer olan müderrislerin yetişmesi, medreseyi bitirip müderris olması çok kolay değildir. Bir müderris en yüksek dereceli okuldan mezun olurken imtihana tabi tutulduğu gibi, bir süre bekledikten sonra, herhangi bir medreseye atanırken de rüştünü ispat etmek zorundadır. Mesela; Sahn-ı Seman müderrisliklerinden boşalan bir yer için başvuran iki müderriş ilk önce çeşitli devlet erkânının huzurunda sorulan sorulara yazılı olarak cevap vermişler, bu cevaplar incelendikten sonra tekrar kendilerine gösterilmiş ve bunu müteakip de aralarında münazara yapıldıktan sonra kazanan kişi ehil olduğunu ispatlayıp müderris olabilmiştir. Vakfiyelerde müderrislerin bu işe liyakatli, kapasiteli ve bilgili olmalarına dair olan şartlar oldukça sık geçmektedir. Bununla beraber mezun olan bir müderriş ilk kademedeki medreseden başlayarak ancak bu şekilde terfi edebilirdi. Medrese-Vakıf İlişkisi Bu bölümde medreseleri anlamamızda bize yardımcı olması için, genel hatlarıyla, medrese vakıf ilişkisini İktisadî, idarî ve hukukî boyutta ele alacağız. İktisadî Durum İlk başlarda da söylediğimiz gibi Osmanlı toplumunda içtimaî müesseseler padişah ve ailesi, devlet erkânı, zengin kişiler ve vakıflar vasıtasıyla yapılmaktaydı. Medreseye veya müesseseye bağışlanan her türlü menkul, gayrimenkul, para vs. gelirler vakıf mallarını teşkil etmektedir. Medresenin bütün ihtiyaçlarını müderristen talebeye ve talebeden temizlikçisinin masrafına kadar her türlü harcamayı karşılamayı vakıflar üstlenmişlerdir. Eğitim işinin ehemmiyetine binâen, eğitim öğretimin verimli bir şekilde yapılabilmesi için medrese elemanlarının bütün istekleri karşılanmaya çalışılmıştır. Evliya Çelebi'nin ifadesiyle "her softanın yemeği ve yatağı ücretsiz olduktan başka odunu ve mumu da ücretsizdir; her oda için ayrı bir hizmetkâr vardır." Talebelere vakıf gelirinin günde belirli bir miktar harçlık ayrılmıştır ve vakıflar çok zengin niteliktedirler. Müderrisler için de aynı durum geçerlidir; onların maaşları da zamanın toplum yapısına göre en yüksek ücretleri yine vakıf gelirinden karşılanmıştır. Ayrıca yardımcıları, lojmanları, hizmetçileri ve kendilerine ait odaları vardır. Bu durumda hem talebeler, hem müderrisler hem de başka yerlerden gelen âlimler buralarda kalabildiği için, bir yandan müderris talebe arasındaki iletişim güçlenirken, diğer taraftan da misafir âlimlerden de istifade etme imkanı doğmakta idi. Her türlü ihtiyacın karşılanması konusunda vakfiyelerde bilhassa mevzu üzerinde durulmuştur. Eğitim konusunda çok çeşitli vakıfların varlığına şâhid olmaktayız. Öyle ki, bazı vakfiyelerde vakfın ya da birkaç vakfın bütün gelirlerinin bazen de mesela bir köy ya da beldenin gelirlerinin hepsinin sadece bir medreseye tahsis edildiğine sık rastlanmaktadır. Bazı vakfiyelerde vakfın gelirlerinin tamamının sadece medreselerdeki talebelerin yazın soğuk su ihtiyacını karşılamaya tahsis edildiğini, bir takım vakıfların da yaz aylarında talebelerin mesire yerlerine götürülerek temiz hava almaları için kurulduğu görülmektedir. İdarî Durum Medreseler; medreseyi yaptıran kişi ya da kişilerin Vâkıf düzenledikleri ve bugünkü anlamda bir iç tüzük mahiyetinde olan, bir müessesenin nasıl çalışması ve hangi kurallara göre yürütülmesi gerektiğini gösteren şartlara göre, yani vakfiyelere göre yönetilirler. Bu belgede vâkıf, medreseyi ne için kurduğunu anlatır, hangi gelirleri tahsis ettiğini belirtir ve zamana göre hangi derslerin okutulması gerektiğini yazar. Vakfiyedeki zamana ve topluma göre değişebilen şartlar istikametinde medrese; vakfın "Mütevelli"si tarafından idare edilir. Bazan tek kişi de olabilirse de, çoğunlukla bir çeşit Yönetim Kurulu niteliğindeki bir heyet olan Mütevelli, medresede eğitimin lâyıkıyla yapılıp yapılmadığı, ihtiyaçların tesbiti gibi mevzularda vazifelidirler. Müderrislerin de bu kurulda yer alması, talebe müderris arasındaki yardımlaşma ve iletişimi sağlarken, çeşitli konularda idare ile ilgili meselelerin çıkmasına de mânî olunmuştur. Hukukî Durum Medreseler; ders seçimi, metodoloji, zaman ayarlaması ve kitapların tesbiti gibi, konularda vakfiyedeki kurallara uymak şartı, ancak zamanın ve ihtiyaçların durumuna göre şekillenmek koşuluyla serbest bırakılmışlardır. Medresenin ekonomik bakımdan kendisine yetmesi bu durumu, yani serbestliği daha da kuvvetlendirmiştir. Böylece medresenin büyümesi ve gelişmesi, ilişki içinde bulunduğu unsurlarla talebe, müderriş idare, halk, sosyokültürel hayat vs. âzamî birlik ve bütünlük içinde hareket etmesinde oldukça faydalı olmuştur. Ayrıca bir eğitim müessesesi olarak medreselere, hem devlet hem de halk tarafından ihtimam gösterilmesi, bu müesseselerin fikrî hayatta, ilmîlik, sosyal ve kültürel yaşantıda olduğu kadar siyasî ve iktisadî alanlarda da ağırlığını koymasını ve söz sahibi olmasını sağlamıştır. DİPNOT A. Çangaoğlu, "Osmanlı Medresesine Eğitim Açısından Umumi Bir Bakış", Yeni Ümit Dergisi, Sayı 35, Ocak-Şubat-Mart 1997. Evliya Çelebi, Seyahatname, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları, . 2008. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Yay., 1988; İslam Ansiklopedisi, "Vakıf Maddesi", c. XXIII Millî Eğitim Bakanlığı Yay. İstanbul 1982. M. Fuat Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Akçağ Yay., Ankara 2006. Haberler > Türkiye'nin 69 İlinden Mutlaka Gitmeniz Gereken 69 Müze - 1425 Öncelikle neden 81 değil de 69 olduğunu açıklayalım. Çünkü maalesef 12 ilimizde bakanlığa bağlı müze bulunmamakta. Dolayısıyla biz de sizler için 69 ilimizdeki 69 müzeyi derledik. İyi eğlenceler. 1. Adana Arkeoloji Müzesi Adana'nın ve bütün Çukurova'nın tarihi eserlerinin sergilendiği Adana Arkeoloji Müzesi, cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye'nin en eski on müzesinden birisidir. 2. Adıyaman Müzesi Müzede Paleolitik Dönem'e ait el baltaları, delici ve kesiciler; Kalkolitik Dönem'e ait pişmiş topraktan kaplar, Tunç Çağı'na ait süs eşyaları; Roma ve İslâm Dönemi'ne ait seramik kaplar sergilenmektedir. Yine çeşitli dönemlere ait mühürler, kadın ve erkek takıları, insan ve hayvan figürinleri, mozaikler, altın, gümüş ve bronz sikkeler; yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir. 3. Afyonkarahisar Müzesi İlk Tunç Çağı'ndan başlamak üzere 5000 yıllık il tarihine ait her türlü eser, 9 salonlu kapalı teşhir ile bahçedeki açık teşhirde sergilenmektedir. 4. Ağrı, İshakpaşa Sarayı İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. 5. Amasya Müzesi Amasya Müzesi 1928 yılında 'Müze deposu' olarak yılında bugünkü binasına taşınmış ve 1980 tarihinde ziyarete açılmıştır. 6. Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Etnografya Müzesi Bugün kendine özgü koleksiyonlarıyla dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağ'dan başlayarak günümüze kadar Osmanlı devrinin bu tarihi mekanlarında kronolojik bir sırayla yılından beri faaliyet gösteren Etnografya Müzesi'nde, Türk Sanatının Selçuklu Devri'nden günümüze kadar devam eden örnekleri sergilenmektedir. 7. Antalya Etnografya Müzesi Müzede Anadolu'nun en eski yerleşmesi olan Alt Paleolitik Çağ'dan Roma Devri'ne kadar olan dönemi kapsayan bir koleksiyon ve Anadolu'da Osmanlı kültürünü yansıtan bir etnografya koleksiyonu sergileniyor. 8. Aydın, Afrodisias Müzesi 1987 yılında UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesine girmiş olan Afrodisias kenti 2004 senesinde uzmanlardan oluşan jüri tarafından en iyi 10 antik kent listesine seçilmiştir. 9. Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi İki seksiyondan oluşan Kuva-yi Milliye Müzesi'nde Balıkesir'de Kuva-yi Milliye'nin kurulmasına öncülük etmiş 41 kişinin aldıkları yazılı kararlar, kongrenin kararları, bu kahramanların zatî eşyaları, fotoğrafları ile Atatürk'ün Balıkesir'e gelişlerinde çekilmiş fotoğrafları ve Balıkesir'de ortaya çıkan arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir. 10. Bilecik, Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi Eski Türk evi mimarisiyle restore edilen müzede Söğüt ve civarı ile yakın çevrede yaşayan yörüklere ait etnoğrafik eserler ve eşyalar sergilenmektedir. Müzede ayrıca sancak, eski giyim ve kuşamlar, el dokuması kilim ve halılar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri, peşkir ve para keseleri, arkeolojik eserler, Roma, Bizans, Osmanlı dönemlerine ait sikkeler, Roma dönemine ait toprak kaplar da mevcuttur. 11. Bitlis Etnografya Müzesi Bitlis'in eski yaşantısını anlatan bu müze 2005 yılında ziyarete açılmıştır. 12. Bolu Müzesi Bolu Müzesi; arkeoloji salonu ve etnografya salonu olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır. Müzede 3286 adet arkeolojik, 1677 adet etnografik ve 12095 adet de sikke olmak üzere toplam 17058 adet eser bulunmaktadır. 13. Burdur Doğa Tarihi Müzesi Kavaklı Rum Kilisesi binasının onarılıp teşhir tanziminin yapılmasıyla oluşturulan müzede Burdur’un Kemer İlçesi Elmacık Köyü’nde yapılan fosil kazılarında ortaya çıkan dev bir güney filine ait iskelet ile tarih öncesi canlılara ait kalıntılar sergilenmektedir. 14. Bursa Türk İslam Eserleri Müzesi Müzede 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan Selçuklu, Beylik ve Osmanlı Dönemleri'ne ait İznik, Kütahya çini ve seramik eserler, ahşap, oyma ve kakma eserler, Türk maden sanatından örnekler, tombak ve diğer metal eserler ile Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri, geleneksel Türk elişleri ve giysileri teşhir edilmektedir. 15. Çanakkale Arkeoloji Müzesi Çanakkale de bulunan antik kentlerden ve çevresinden gelen eserler kronolojik sıra gözetilerek sergilenmektedir. Müzede arkeolojik eser, sikke ve adet etnoğrafik eser koruma altındadır. 16. Çankırı Müzesi Müzede arkeolojik ve etnografik eserlerle birlikte Miyosen döneme ait Fosil buluntuları I numaralı salonda sergilenmektedir. Ayrıca antik döneme ait cam eserler ile sikke koleksiyonu, 16176 adeti sikke, 2515 adeti arkeolojik eser ve 1283 adeti etnografik eser olmak üzere toplam 19974 adet envanterlik eser bulunmaktadır. 17. Çorum Alacahöyük Müzesi Alacahöyük Müzesi'nde Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig dönemlerine ait eserler sergilenir. Yapıdaki en önemli parçalar, Eski Tunç Çağı'na ait 13 kral mezarı buluntusudur. Müzede ayrıca yöreye ait halı ve kilimler, ahşap tarım aletleri, dokuma tezgâhı ile Osmanlı Dönemi'ne ait delici, kesici ve ateşli silahlar gibi etnografik eserler yer alır. 18. Denizli Hierapolis Arkeoloji Müzesi Hierapolis Arkeoloji Müzesi’ndeki eserler; Lahitler ve Heykeller Salonu, Küçük Eserler Salonu ve Hierapolis Tiyatrosu Buluntuları Salonu olmak üzere üç ayrı salonda sergilenmektedir. 19. Diyarbakır Müzesi Diyarbakır Müzesi, Prehistorik Çağdan itibaren Eski Tunç, Urartu, Asur, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine ait eserler ve ayrıca Amida baskılı Artuklu dönemi sikkeleri ile etnografik eserlerden oluşan zengin bir koleksiyona sahiptir. 20. Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Edirne Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi 1925 yılında Selimiye Camisi arkasındaki Dar-ül Kur'a Medresesi'nde kurulmuştur. Yine aynı avludaki Dar-ül Tedris'te Etnoğrafya Müzesi'nin açılması da 1936'ya rastlar. Daha sonra yeni eserlerle zenginleşen müze, 1972'de bitirilen yeni binasına taşınmıştır. Müzedeki eserlerin çoğu Prehistorik Dönem'den kalmadır. Ayrıca eski Yunan, Roma ve Bizans eserleri de mevcuttur. Değerli sikke koleksiyonu, heykeller, steller, toprak ve cam kaplar ilgiyle izlenen eserler arasındadır. Müzenin etnoğrafya salonundaysa yerel giyim kuşam örnekleri, eski Edirne Döşemesi ve Gelinim Köşesi bölümleri bulunur. 21. Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi; arkeolojik eserler ve sikke salonu, halı ve kilim galerisi ile etnografya salonu olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. 22. Erzincan Müzesi Yöreden temin edilen ve çoğunluğunu mezar taşlarının oluşturduğu arkeolojik ve etnoğrafik eserler açık hava müzesinde sergilenmektedir. 23. Erzurum Arkeoloji Müzesi Erzurum Arkeoloji Müzesi sergi salonlarında, bölgede yaşamış kültürlerin gelişimi, üretimi, yaşam tarzı, sanatı, dini inançları vegelenekleri gibi birçok konuda ziyaretçilere bilgi sunan eserler sergilenmektedir 24. Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi Eskişehir ETİ Arkeoloji Müzesi, Türkiye'de özel sektör desteği ile hayata geçirilen ilk müze olma özelliğini bünyesinde Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini kapsayan yaklaşık eser bulunuyor. Bu eserlerin sadece sergilenmekte. Kalan eser ise depoda tutulmaktadır. 25. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Zeugma Antik Kenti, MÖ 300'de Büyük İskender tarafından ''Selevkia Euphrates'' adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a Krallığı'nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlandı ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakılıp Zeugma Mozaik Müzesi gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almaktadır. 26. Giresun Müzesi Giresun Müzesi'nde Giresun ilinin arkeolojik ve etnografik eserlerinin bir arada sergilenmektedir. 27. Gümüşhane Müzesi Gümüşhane’deki tarihi konaklardan biri olan ve 2006 yılında ziyarete açılan Gümüşhane İkizevler Kent Müzesi, bölgenin kültürel mirasını ziyaretçilerine sergilemektedir. 28. Hatay Arkeoloji Müzesi Hatay’ın ilk çağlardan, ortaçağa kadar çeşitli kültürlere tanıklık eden yapısının korunduğu, araştırıldığı, yorumlandığı, herkesin dikkatine ve beğenisine sunulduğu, yeni müzecilik anlayışının tüm gerekliliklerini kapsayan Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi, yeni binasının açılması ile birlikte dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanına sahip müzesi niteliği kazanmıştır. 29. Isparta Müzesi Isparta Müzesi’nin sergi salonları, Arkeoloji’, Hazine’, Etnografya’ ve Halı’ olmak üzere 4 ana seksiyona ayrılmıştır. Ayrıca; Arkeoloji Salonu’na geçiş kısmında, 19. yüzyıla ait Hamamcı Evi’nin kurtarılabilen malzemeleriyle Isparta Evi’ düzenlemesi yapılmıştır. 30. Mersin Silifke Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi adı altında müzede Atatürk’ün kaldığı odanın tüm eşyaları, kooperatif kurması ile ilgili belgeler, ziyaret fotoğrafları, gazete haberleri gibi belgeler sergilenmektedir. Aynı zamanda yöresel Etnografik eşyalar da sergilenmektedir. 31. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Tarihin farklı dönemlerine izler bırakmış uygarlıklardan kalan çeşitli eserlere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyada müze binası olarak tasarlanan ve kullanılan ilk on müze arasında yer alır. Ayrıca Türkiye'nin de müze olarak düzenlenmiş ilk kurumudur. Sahip olduğu çarpıcı koleksiyonların yanı sıra müze binalarının mimarisi ve bahçesi ile de tarihsel ve doğal öneme sahiptir. 32. İzmir Arkeoloji Müzesi İzmir Arkeoloji Müzesi'nde, İzmir ili ve çevresinde bulunan arkeolojik eserler sergilenmektedir. 1927 yılında Aya Vukla Gözlü Kilisesi’nde ziyarete açılan müze, 1984’ten beri Konak’ta Bahribaba Parkı içindeki modern müze binasında hizmet vermektedir. 33. Kars Müzesi Modern Kars Müzesi günümüzde arkeolojik, etnografik ve taş eserlerin sergilendiği önemli müzelerimiz arasında yer almaktadır. 34. Kastamonu Müzesi İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Kastamonu Şubesi olarak 1910 yılında inşa edilen taş bina 1940'lı yıllarda bölge müzesi olarak açılmıştır. Müzede sikke ve arkeolojik eserlerin yanısıra Atatürk’ün 1925 yılında ziyaret ettiği ve konuşma yaptığı için Atatürk Salonu bulunmaktadır. 35. Kayseri Arkeoloji Müzesi Tarih öncesi ve sonrasında büyük önemli gelişmelerle sahne olan Kayseri’de müzeciliğin geçmişi eskilere uzanmaktadır. Osman Hamdi Bey tarafından vilayetlerle gönderilen bir genelge ile, taşınabilir eski eserlerden en önemlilerinin İstanbul’a gönderilmesi, diğerlerinin korumaya elverişli okullarda toplanmasının istenmesi üzerine, Kayseri çevresinden toplanan pek çok eser Kayseri Lisesi'nin bir odasında koruma altına alınmıştır. 1965 yılında, bugün kullanılan müze binası inşaatına başlanır ve 26 Haziran 1969 tarihinde ziyarete açılır. 36. Kırklareli Müzesi Kırklareli ve çevresinde geç kalınmış olan tarihi araştırmaların merkezi olmakla birlikte, çeşitli bilimsel kuruluşlara yardım ve öncülük etmekte olan Kırklareli Müzesi'nde 2004 yılı istatistiklerine göre 610 adet etnografik, 1487 adet arkeolojik,2285 adet sikke,15 adet mühür ve mühür baskısı olmak üzere toplam 4397 adet kayıtlı eser mevcuttur. Bu eserler, tarihi seyir itibariyle Prehistorik dönemlerden, Cumhuriyet dönemine kadar ulaşan tüm zaman dilimlerini içermektedir. 37. Kırşehir Müzesi Sikke, etnografik ve arkeolojik eser olmak üzere toplam 5453 adet eseri bulunan Kırşehir Müzesi'nin teşhir salonu 2 kattır ve 2 deposu bulunmaktadır. Teşhirde Eski Tunç Çağı’ndan günümüze kadar uzanan eserler yer almaktadır. Kültür Merkezi binasının içerisinde bulunan ve önceleri Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan bölümün alt katında arkeolojik üst katın büyük bölümünde ise etnografik eserler sergilenmektedir. Alt kattaki salonun bir köşesinde Roma Dönemi'ne ait mermer eser grubu bulunmaktadır. 38. Kocaeli Müzesi Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veren alan içinde tamir atölyesi, su deposu, lojman binası yer almaktadır. İki adet Tekel Deposu birleştirilerek Arkeolojik ve Etnografik eseler için teşhir salonları oluşturulmuştur. Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde Paleolitik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. 39. Konya Mevlana Müzesi Günümüzde en çok ziyaret edilen müzelerden biri olan yapıda en ilgi çeken parçalar, Mevlana Celaleddin Rumi'nin Kubbe-i Harda Yeşil Kubbe olarak anılan türbesi, dergâh eşyaları, değerli elyazmalarının dışında bugünkü kemanların öncüsü olarak kabul edilen sekiz telli keman, sabır taşları ve Galileo'nun asıldığı dönemde astronomi dersleri vermek için kullanılmış olan küredir. 40. Kütahya Arkeoloji Müzesi Müzede Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit , Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. Özellikle Burdur Hacılar’dan gelen Geç Kalkolitik Dönem boyalı keramikleri müzenin en eski örnekleridir. Bunun yanı sıra çeşitli fosiller, Eski Tunç ve Frig dönemine ait eserler müzenin girişindeki vitrinlerde teşhir edilmektedir. Bu eserler arasında Frig çocuk oyuncakları, Ana Tanrıça, Kybele, rahipler, Satyr ve Hekate heykelleri de dikkat çekicidir. Ayrıca Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenen keramikler, kandiller, cam eserler, cerrahi aletler de onları tamamlamaktadır. Aizonai örenyerinde 1990 yılında bulunan Amazon Lahti de müzenin önemli eserleri arasındadır. yılına tarihlenen Yunanlılarla Amazonların savaşını canlandıran bu lahit döneminin sağlam kalabilmiş nadir örnekleri arasındadır. Seyit Ömer Höyük'te yapılan kurtarma kazısında bulunan küpler, kemik aletler, kiremitler; Ağızören kurtarma kazısında müze tarafından çıkarılan Hitit dönemi buluntuları ve Roma devri mezar taşları da müzedeki önemli eserlerdendir. 41. Malatya Müzesi Malatya Müzesi arkeoloji müzesi olarak hizmet vermektedir. Arslantepe Höyük kazısı-Karakaya Barajı altında kalan 5 höyükte yapılan kazılar ve çevreden derlenen eserler sergilenmektedir. 42. Manisa Arkeoloji Müzesi Sultan III. Murat tarafından 1585’de yaptırılan ve Mimar Sinan’ın Ege'deki tek eseri olan Muradiye Medresesi 1937 yılından itibaren Manisa Müzesi olarak ziyarete açıktır. 43. Kahramanmaraş Müzesi Kahramanmaraş Müzesi'nde Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Grek, Roma ve Bizans Dönemlerine ait eserler, Antik Fil Sergi Salonu, Direkli Mağarası, Kazı ve Canlandırma Salonu, Domuztepe Höyük Canlandırma ve Kazı Sergi Salonu, Geç Hitit Eserleri Sergi Salonu, Mozaik Sergi Salonu, Taş Eserler Sergi Salonu ve Kronolojik Arkeolojik Eser Sergi Salonu olmak üzere 7 adet teşhir salonunda yeniden düzenlenerek sergilenmesinin yanı sıra bahçe teşhiri de bulunmaktadır. 44. Mardin Müzesi Mardin'deki müze ilk olarak 1947 yılında Zinciriye Sultan İsa Medresesi binasında hizmet vermeye başlamıştır. Ancak, Zinciriye Medresesi ihtiyaca cevap vermediğinden bugünkü binasına taşınmıştır. Bina orijinal olarak Süryani Katolik Patrikliği olarak yapılmıştır. 45. Muğla Milas Müzesi 1987 yılında ziyarete açılan Milas Müzesi'nde Stratonikeia, İasos, Damlıboğazhydai, Beçin kazıları ile çevredeki yüzey araştırması ve kurtarma kazılarından gelen eserler ile satın alma, bağış ve müsadere yoluyla gelen eserler sergilenmektedir. 46. Nevşehir Hacı Bektaş Müzesi Bektaşiler tarafından bu tarikatın öğretilerinin ortaya çıktığı ve tüm dünyaya yayıldığı merkez olarak kabul gören Hacı Bektaş Veli Türbesi, uluslararası önem taşıyan bu inanç sistemiyle doğrudan ilgili olması ve bu inanç sisteminin ritüel ve sembollerinin türbe mimarisi ve iç tasarımında kullanılması nedeniyle Dünya Miras Listesi’ne aday olarak gösterilmiştir. 47. Niğde Müzesi Niğde Müzesi üç büyük teşhir salonu, ihtisas kütüphanesiyle, modern konferans ve sergi salonlarıyla, Orta Anadolu'nun en önemli müzelerinden birisi durumundadır. 48. Ordu Müzesi Paşaoğlu Konağı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1982 yılında kamulaştırıldıktan sonra, 1983 tarihinden itibaren onarılmaya başlanmıştır. Onarımı ve teşhir tanzimi tamamlanarak 18 Kasım 1987 tarihinde Paşaoğlu Konağı ve Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. 49. Rize Atatürk Evi Müzesi Rize'de Atatürk'ün bir gece konuk olduğu ev, 1984 yılında Kültür Bakanlığı2na devredilmiş, onarılarak Atatürk Müzesi halinde düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. 50. Sakarya Müzesi Müzenin sergi salonunda tarih öncesi çağlar, Roma ve Bizans Dönemi'ne ait bir grup arkeolojik eser ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi'ne ait etnografik eserler sergilenmektedir. Arkeolojik eserler arasında yassı el baltaları, pişmiş toprak kaplar, koku ve gözyaşı şişeleri, madeni ve cam eserler yer almaktadır. Etnografik eserler arasında ulu önder Atatürk’ün kullandığı eşyalar ile Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait ateşli ve kesici silahlar, bakır kaplar, mühürler ve el işlemeleri teşhir edilmektedir. Sikke vitrininde, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerine ait sikkeler bulunmaktadır. 51. Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müzede, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans, Emevi, Selçuklu, Orta Çağ Avrupa, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait sikkeler sergilenmektedir. Kalkolitik, İlk Tunç, Er Hitit Çağları ile Helenistik ve Roma Dönemlerine ait eserler kronolojik olarak düzenlenmiştir. Ayrıca Samsun Bölgesi’nden Müzeye intikal etmiş etnografik nitelik taşıyan bindallılar, peşkirler, para ve saat keseleri, el yazması Kur'anlar, süs eşyaları, silahlar, mutfak eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir. Ayrıca yine bu salonda Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 80. yılı münasebetiyle hazırlanan, 80 ilin simgesini taşıyan ve büyük ilgi çeken Sevgi Yorganı yer alır. 52. Sinop Tarihi Cezaevi Sinop Cezaevi yaklaşık m²’lik bir alanı kaplar. 1214 yılında şehrin Selçuklular tarafından alınışının anısına Sultan İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan iç kale içinde yer alır. 53. Sivas Aşık Veysel Müzesi Avrupa Birliği-Türkiye Kültürlerarası Diyalog-Müzeler Hibe Programı kapsamında Sivas Müze Müdürlüğü tarafından yürütülen Müzeler Arası Kültür İttifakı Projesi’yle Aşık Veysel Müzesi’nin binası yenilendi ve sergi alanı yeni bir anlayışla, çevreye zarar vermeyen malzemelerle tekrar tasarlandı. 54. Tekirdağ Müzesi Müzede, Tekirdağ çevresinde bulunan Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari parçalar, lahitler, mezar taşları, yazıtlar, sütunlar, heykeller, mil taşları ve kabartmalar teşhir edilmektedir. Ayrıca yazlık oturma mekânlarının çevresinde Osmanlı Dönemi'ne ait Tekirdağ Meydan Çeşmesi ile bir sebil teşhir edilmektedir. 55. Tokat Atatürk Müzesi 1924 yılında Atatürk'ün eşi Latife Hanım ile konakladığı ev, günümüzde düzenlenip müze olarak hizmete girmiştir. Ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve 2007 yılında müze olarak açılmıştır. 56. Trabzon Müzesi Trabzon Müzesi olarak düzenlenen konak, Zeytinlik Caddesinde, 1900’lü 1898-1913 yılların başlarında Banker Kostaki Teophylaktos tarafından büyük programlı konut olarak mimarlarının ismi tespit edilememiştir. Ancak mimarlarının İtalyan olduğu belirlenen yapıda kullanılan bir çok malzemenin İtalya’dan getirildiği bilinmektedir. Kostaki Teophylaktos 1917 yılında iflas edince, bu yapıyla birlikte bütün mal varlığına haciz konulmuş ve konak Nemlioğlu ailesi tarafından satın alınmıştır. Milli mücadele yıllarında karargah binası olarak kullanılan yapı, 1924 yılında Atatürk’ün Trabzon’u ilk ziyaretinde konaklaması için düzenlenmiştir. Atatürk ve eşi Latife Hanım ve beraberlerindekiler 15-17 Eylül 1924 tarihlerinde bu konakta kalmışlardır. 57. Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi Şanlıurfa’da bir müze açılması fikri 1948 yılında oluşmaya başlamış ve mevcut eserlerin Atatürk İlkokulu’nda bir depoda toplanması sonucunda müzenin kuruluşu ile ilgili ilk teşebbüs gerçekleşmiştir. Şanlıurfa Müzesi'nin bahçesinde de arkeolojik eserler yine kronolojik sıra esas alınarak teşhir edilmektedir. Ön cephede, açık teşhirde hayvan tasvirlerinin yer aldığı bir de mozaik havuzu bulunmaktadır. 58. Uşak Atatürk ve Etnografya Müzesi Müzede, yöresel, etnografik malzemeler, tarihi Uşak halıları ve Eşme kilimleri, eski silahlar giysiler ve diğer eserler bölümü ise Atatürk Müzesi olarak düzenlenmiştir. O dönemden kalma aynalar, sehpalar, koltuklar, Atatürk'e ait yatak odası ve yine Atatürk'e ait giysiler bulunmaktadır. 59. Van Akdamar Anıt Müzesi Van-Tatvan karayolundaki iskeleden yirmi dakikalık bir motor yolculuğu ile ulaşılan Akdamar Adası orijinal kilisesi ile dışındaki taş kabartmalarda İncil ve Tevrat'dan alınan dini konuların yanı sıra, dünyevi konular, saray hayatı, av sahneleri, insan ve hayvan figürleri tasvir edilmiştir. Bu kabartmalarda Orta Asya Türk sanatının yoğun etkilerini taşıyan 9. ve 10. yüzyıl Abbasi Sanatı'nın etkilerini görmek mümkündür. Kilise duvarlarının iç yüzeyleri günümüzde hemen hemen kaybolmaya yüz tutan dini konulu fresklerle bezenmiştir. Bu duvar resimleri yöredeki en kapsamlı ve en erken tarihli örnekler olarak ayrı bir önem taşırlar. 60. Yozgat Müzesi 1871 yılında yapılmış olan Nizamoğlu Konağı'nda 1985 yılında Etnoğrafya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. 61. Zonguldak Maden Müzesi Türkiye'nin ilk maden müzesi olan Zonguldak Maden Müzesi'nde, geçmişten bugüne madencilik faaliyetlerinde kullanılan araç, gereç ve malzemeler sergilenmekte. Taş kömürü üretiminin 1848'de başladığı kentte o yıllardan bugüne maden işçilerinin kömür çıkarmada kullandığı kazma, kürek, baret, fener, maske, çizme gibi araç-gereçler, madencilerin kullandığı diğer malzeme ve kıyafetler ile haberleşme cihazları müzede yer alıyor. 62. Aksaray Müzesi Kapadokya Bölgesi’nin giriş kapısı olan Aksaray’da ilk müzecilik faaliyetleri 1969 yılında şehir merkezinde bulunan tarihi Zinciriye Medresesi’nde başlamış. 2006 yılında şimdiki yerine taşınan Aksaray Müzesi 2014 yılında gerçekleştirilen teşhir, tanzim çalışmaları kapsamında yenilenerek kronolojik teşhir düzeniyle tekrar ziyarete açılmıştır. 63. Bayburt Baksı Müzesi Baksı Müzesi Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 km dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde kuruludur. Eski adıyla Baksı, bugünkü adıyla Bayraktar köyünde yükselen bu sıra dışı müze, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yan yana, iç içe yer vermektedir. 64. Karaman Müzesi Müze 1980 yılında hizmete açılmış olup, arkeolojik, etnografik, ve sikke eserleri kronolojik olarak iki sergi salonunda sergilenmektedir. Koleksiyonlarda Epi Paleolitik Devirden günümüze kadar her devri yansıtan eser mevcuttur. 65. Batman Müzesi Müzede, Paleolitik-Neolitik, Ilısu ve Hasankeyf Salonu olmak üzere 3 sergi salonu bulunmaktadır. Bu sergi salonlarında 31 adet vitrin bulunmaktadır. Bu vitrinlerde yaklaşık 450 adet eser sergilenmektedir. 66. Bartın Amasra Müzesi Amasra’nın antik bir yerleşim merkezi olması ve tarihî eser açısından zengin olması nedeniyle burada bir müze kurulması zorunlu hâle gelmiştir. Müzede, Hellenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. 67. Kilis Müzesi Bölgedeki sivil konut mimarisinin en iyi örneklerinden olan Neşet Efendi Konağı restorasyon çalışmalarından sonra Kilis Müzesi'ne dönüştürülmüştür. Kilis ve çevresinin tarihi, sosyal ve kültürel zenginliklerini yansıtan müze arkeolojik ve etnografik eserleri bulundurmaktadır. 68. Osmaniye Karatepe Aslantaş Müzesi Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi’nin bulunduğu yer, Anadolu’daki diğer ören yerlerinden çok farklıdır. Burası, Aslantaş Barajı’nın yapılmasıyla üç tarafı baraj golüyle çevrilmiştir. Müze, bir yarımada üzerinde ve etrafı ağaçlarla kaplıdır. Karatepe'nin yanındaki eski kervan yolu; Hititlerden önce, Hititler Dönemi'nde ve Haçlı Seferleri sırasında kullanılmıştır. 69. Düzce Konuralp Müzesi Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin sergilendiği Konuralp Müzesi'nde, 3 teşhir salonu, 1 laboratuar, 2 depo, 1 konferans salonu, idari kısım ve hizmet odası mevcuttur. Müzede arkeolojik, 456 etnografik ve adet çeşitli devirlere ait sikke olmak üzere toplam eser yer alıyor. Arkeoloji ve etnoğrafya salonlarında birbirine bağlı duvar vitrinleri yer alan müzenin arkeoloji salonunda 4 adet sikke vitrini bulunuyor. Onedio IQ'yu Facebook'tan takip etmeyi unutmayın!

türkiyede medrese eğitimi veren yerler