🪸 Kürk Mantolu Madonna Uzun Özet

kürkmantolu madonna. sabahattin ali'nin gogol hikayelerini özet geçtiği romanı. evet, sabahattin ali'yi ve onun kürk mantolu madonnası 'nı beğenerek okuyan bir okur olsam da bunu söylemeden edemiyorum. kısa bir süre önce gogol'un palto 'suna benzerlik işaret edilmiş (bkz: #27298653 ). evet, palto ve kürk mantolu madonna 37Full PDFs related to this paper. Read Paper. Tekhne/16 Ağustos 7 “Kürk Mantolu Madonna”da “Aşk” Hakikat gazetesinin sahibi Cemal Hakkı Bey, Sabahattin Ali’den “politikaya bulaşmayan” bir aşk romanı yazmasını ister (Hepkenar, 2017). Sabahattin Ali, romanı, ikinci kez askere alındığı dönemde İstanbul'da asker Ancak bildiğiniz gibi 1943 yılında basılan kitabın ismi Kürk Mantolu Modanna oluyor. Bu isimle ilgili olarak şunu da eklemeliyim: Madonna; sanat eserlerinde bebek İsa ile birlikte ifade Kürk Mantolu Madonna (1943); Kuyucaklı Yusuf (1937) ve içimizdeki Şeytan (1940) ile birlikte, Sabahattin Ali’nin roman türündeki eserlerindendir. Belki, kendisinin de yaptığı gibi— Kürk Mantolu Madonııa’ya uzun hikaye (novella) demek daha doğru olur. Kürk Mantolu Madonna'nın Başkarakteri Maria Puder'i, Oscar Ödüllü Oyuncu Marion Cotillard Canlandıracak Haberler.com - Magazin 23.09.2018 15:55 - Güncelleme: 23.09.2018 15:56 Bundansonra onu daima yanımda bulacaktım. Şirkette Raif Efendi'nin boş masasına oturdum ve siyah kaplı defterini önüme koyarak bir kere daha okumaya başladım. Format. : Kitap. Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna Da Vinci Publishing 9786059898928. Merhabasevgili kitapsever dostlar Sabahattin Ali kitapları bence kitaplık raflarının olmazsa olmazı diyebiliriz. Kürk mantolu Madonna kitabı da tam olarak böyle bir kitap hala okumadıysanız çok şey kaybettiniz demek. Beni fazlasıyla etkileyen bir kitap oldu. KürkMantolu Madonna şiirini okumak için tıklayın. Sabahattin Ali tarafından yazılan Kürk Mantolu Madonna şiiri ve diğer şair Sabahattin Ali şiirleri Antoloji.com'da. KürkMantolu Madonna onu çok etkilemiyor. Yine Kürk Mantolu Madonna'yı seyre daldığı günlerden birinde, bir kadın yanaşır ve tablo kadını birine benzetip benzetmediğini sorar. Raif Efendi utangaç olduğu için yüzüne bakamadan onu annesine benzettiğini. Raif Efendi, daha sonra o gün sergide konuştuğu kürk mantolu kadına Ama Kürk Mantolu Madonna bir dönem her kitap alışverişime eklediğim, sevdiğim bir kitaptan fazlası benim için. Ne zaman hediye kitap almak istesem ilk tercihimdir. Bir de söylemeden geçemeyeceğim ayrıntı Şubat 2002'de Füsun Akatlı tarafından yazılan kitaba yazılan "Önsöz" yazarı ve kitabı anlamak bakımından oldukça KürkMantolu Madonna Kısa Özet Kitabın Yazarı:Sabahattin Ali Kitap Türü:Yerli Romanlar Yayınevi:Yapı Kredi Yayınları Yazılı Soruları ve Cevapları 4. RakutenKobo'dan Sabahattin Ali tarafından "Kürk Mantolu Madonna Orijinal Dilinde" kitabını okuyun. OXO Kitap Klasikler Dizisi içerisinde yayına hazırladığımız Kürk Mantolu Madonna, orijinal dili korunarak ve tam metin o FOvFgi. Kürk Mantolu Madonna ÖzetKitabımız Rasim'in işini kaybetmesi ve iş arayışına koyulmasıyla başlar. Yine iş aradığı günlerden birinde eski arkadaşlarından biri olan Hamdi ile karşılaşır, utana, sıkıla ona durumunu anlatır. Hamdi'de eski dostuna müdürü olduğu işyerinde bir iş teklif eder. Rasim, utanarak da olsa bu teklifi kabul eder. Raif Efendi denen yaşlı, sessiz, sakin bir adamla aynı odada Efendi çok az konuşuyor, kendisine verilen çevirileri titizlikle yapıyor ve boş zamanlarında masasının çekmecesinde duran bir kitabı okuyordur. Şirketteki herkes Raif Efendi'nin çok sıkıcı buluyorlardır. Raif Efendi'nin hastalanıp işe gelmediği günlerden birinde Raif Efendi çok sık rahatsızlanıyor yapılacak bir çevirinin ona ulaştırılması gerektiğinden Rasim, Raif Efendi'nin evinin yolunu Raif Efendi'nin evine adımını atar atmaz, Raif Efendi'nin içine kapanıklığının sebebini anlamıştır. Yaşlı adam oldukça kalabalık bir evde sürekli ezilmektedir ve üstelik bu kalabalık ailenin tek geçim kaynağı Raif Efendi'nin pekte fazla olmayan maaşıdır. Fakat bu defa Raif Efendi çok hastadır. Rasim'den iş yerindeki çekmecesinden eşyalarını getirmesini ister. Raif Efendi'nin hikayesini öğrenmemiz, Rasim'in çekmecedeki kara kaplı defteri bulup okumasıyla başlar. Okuduktan sonra defteri yakacağına dair Raif Efendi'ye söz verir. Defter, Raif Efendi'nin hayat öyküsünü anlatmaktadırRaif, genç bir delikanlı olmasına rağmen içine kapanık ve oldukça yalnızdır. Tek dostu kitaplarıdır. Babası Raif'in sabunculuğu öğrenebilmesi için onu Almanya'ya göndermeye karar verir. Raif iş öğrenmeyi değil bu ülkeyi gezip dolaşma Efendi, Almanya'ya vardığında bir pansiyona yerleşir ve bir sabun fabrikasında işe başlar. Lakin zamanla fabrikaya daha az uğramaktadır. Her gün parkları, sergileri ve Almanya'nın çeşitli yerlerini sabahtan akşama kadar gezmektedir. Bir gün, gazetede bir serginin reklamını görür. Ama oraya gitmek istemez yeni nesil ressamların kendini gösterme çabalarını sevmediği için bu sergi onun dikkatini çekmez. Gün içerisinde gezerken kendini sabah gazetede reklamını gördüğü serginin önünde bulur ve bir göz atmaya karar veriri. Sergi de bir tabloyla karşılaşır Kürk Mantolu Madonna gün serginin açılışından kapanışına kadar o tabloyu seyreder. Kürk Mantolu Madonna onu çok etkilemiştir. Çünkü hayal kurmayı ve kitap okumayı seven Raif her kadını bu tablodaki gibi hayal etmiştir. Yine Kürk Mantolu Madonna'yı izlediği günlerden birinde, yanına bir kadın gelir ve tabloyu birine benzetip benzetmediğini sorar. Raif Efendi utancından kafasını kaldırıp kadının yüzüne bakmadan onu annesine benzettiğini söyler. Ama panik yaptığı için yalan Efendi, pansiyonda kalan arkadaşıyla gezerken, sergide konuştuğu kürk mantolu kadına rastlar. Ertesi gün, kadını tekrar görebilme umuduyla aynı yerde beklemeye başlar ve geldiğinde onu bir gece kulübü olan Atlantis'e kadar takip eder. İçeri girdiğinde, Kürk Mantolu Madonna ile karşılaşır, keman çalıp şarkı söylemektedir. Kadın şarkıdan sonra gelip Raif Efendi'nin masasına oturur Raif, bu duruma çok şaşırır, sonrada o gün sergide yanına gelenin onun olduğunu öğrenir çok utanır. Adının Maria Puder olduğunu, Kürk Mantolu Madonna'nın ise kendisinin otoportresi olduğunu günden sonra Maria Puder ve Raif Efendi arasında bir arkadaşlık başlar. Maria Puder'in her fırsatta ondan herhangi bir beklentisi olmaması gerektiğini, hiçbir erkeğe bağlanıp aşık olamadığını dile getirmesine rağmen Raif Efendi ona çoktan aşık olmuştur lakin Maria ile aralarındaki yakınlığın bozulmaması için bunu söylemez. Her gün buluşup botanik parkları, sergileri, bahçeleri gezmektedirler. Sonunda Maria Puder de Raif Efendi'ye aşık olduğunu itiraf eder. Maalesef mutlulukları uzun sürmez... Bir gün Raif Efendi bir telgraf alır. Telgrafta babasının öldüğü yazılıdır. Raif Efendi, işlerini düzene soktuğunda Maria Puder'i de yanına aldırmak üzere Türkiye'ye süre mektuplaşırlar. Maria son gönderdiği mektuplarda Raif'e bir müjdeden bahseder ama bu müjdeyi mektupta yazmaz. Fakat birdenbire Maria'dan gelen mektuplar kesilir. Raif Efendi, senelerce ondan habersiz yaşar ve eski içine kapanık haline geri sonra İstanbul'da Maria'nın kuzeni ile karşılaşır. Yanında da küçük bir kız çocuğu vardır. Bu kadından Maria'nın yıllar önce öldüğünü, küçük kızın ise kendi kızı olduğunu öğrenir. Kimse kızın babasının kim olduğunu bilmemektedir. Raif Efendi ilk defa kızıyla karşılaşmıştır ama her şey için çok geçtir çünkü kızı Maria'nın kuzeniyle beraber trenle ondan uzaklaşmaktadır... Yazar Sabahattin Ali Yayınevi Yapı Kredi Yayınları Kitap Türü Yerli Romanlar Yıl 1998 Sayfa Sayısı 164 Okunma Sayısı 1028 Kürk Mantolu Madonna Kitap Özeti Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali Raif’in hayatının dönüm noktası olan o konuşma! ’Bu resmi pek mi merak ettiniz’’ dedi kadın. ’Evet’’ dedim. ’Güzel bir resim…’’ Sonra neden bilmem, bir yalan söylemek, bir izahat vermek lüzumunu hissederek mırıldandım ’Anneme pek benziyor da…’’ ’Ha, demek onun için her gün böyle gelip saatlerce bakıyorsunuz!’’ ’Evet.’’ Yüzünü Kürk Mantolu kadın portresinden ayırmadığından, konuşan kadına dikkat etmemişti bile Raif. Kadın ise bu konuşmadan sonra gülümseyerek ilerlemişti; kapıdan çıkarken de ’Böyle bir anneniz olsun ister miydiniz gerçekten’’ demişti. ’Evet, hem nasıl isterdim’’ dedi Raif gözlerini hala portreden ayırmadan ve son cümlesi ile yalanını nasıl açığa çıkardığının şaşkınlığı üzerinde .. Raif tablodaki kürk mantolu kadın portresine büyülenip o kadar dalmıştır ki yanına gelip konuşan bu kadının , portredeki kadın olduğunu farkına ancak aylar sonra varacaktır.. Rasim’in Raif Efendi ile tanışması Rasim, bir şirkette işe yeni başlar. Oda arkadaşı Raif Efendi, orta yaşlı, sessiz, sakin tavırlı, kimseyle konuşmayan adam, daha ilk günden ilgisini çeker. Sadece söylenenleri yapan, işleri bittiğinde çekmecesinden çıkardığı kitabını okuyan, her şeye kayıtsız kalan, adeta bir robot gibi hissiz bir izlenim veren Raif Efendi ile konuşmaya çalışır ancak O’ndan ışık göremez. Raif Efendi bir gün hastalanır ve birkaç gün işe gelemez. Yetişmesi gerekli evrakları bahane eden Rasim, Raif Efendi’yi evinde ziyaret eder. Eşi, kızları, onların eşleri ve torunlarıyla, kalabalık bir ailede yaşayan Raif Efendi’nin burada da yalnızlık çektiğini anlar. Ailesi Raif Efendi’ye hiç değer vermiyor, bütün aile O’na üç kuruş maaşı için katlanıyordur. Durumu kötüleşen Raif Efendi Rasim’den çekmecesindeki siyah kaplı defteri bulmasını ve onu yakmasını ister. Rasim okumak için izin ister ancak Raif Efendi buna pek yanaşmaz. Ölüm döşeğindeki Raif Efendi, Rasim’in uzun süredir kendisiyle konuşmak istediğinin farkındadır ve bu sebeple bu defteri okumasına izin verir. Aşık olunan kadın Kürk Mantolu Madonna Genç Raif’ i, Havran’ da sabun ve zeytinyağı fabrikası bulunan babası, işleri öğrenmesi için Almanya ya sabun fabrikasına çalışmaya gönderir. İçine kapanık Raif, her gün parkları, sergileri, Almanya’nın çeşitli yerlerini, sabahtan akşama kadar gezer. Bir gün sıradan bir resim sergisine uğrar. Bir portre görür Kürk mantolu kadın portresi. Portredeki kadın öyle ilgisini çekmiştir ki, her gün sergi açılışından kapanışına kadar o tabloyu seyretmeye gelir. Tablodan büyülenmiştir, portredeki kadına aşık olmuştur, kitap okurken gezerken, yemek yerken, işteyken hep o kadını düşünür. Sergi çalışanları da artık Raif’ e aşina olmuşlarıdır. Bunu fark eden Raif sergiye uğramaya çekinmeye başlar. Kaldığı pansiyondaki bir arkadaşıyla dolaşırken bir yerde portredeki kadını görür. Hayal olup olmadığının anlamaya çalışan Raif, kadını gözden kaybeder. Ertesi gün aynı yerde bekleyen Raif kadını görür ve peşinden gider. Kadın bir bara girer. Arkasından giden Raif ,kadının bu barda keman çalıp şarkı söylediğini öğrenir. Raif’i tanıyan kadın şarkıdan sonra masasına oturur, adının Maria Puder olduğunu ve Kürk Mantolu Madonna portresinin kendi oto portresi olduğunu söyler. Raif sergide büyülenmiş gözlerle tabloya daldığı sırada kendisine yaklaşarak konuşan kadının Maria Puder olduğunu burada öğrenmiştir. O günden sonra Maria ile Raif arasında güzel bir arkadaşlık başlar. Her gün buluşup bahçeleri sergileri gezerler. Maria hiçbir erkeğe aşık olamadığını ve kendisiyle de aralarında bir şey olamayacağını sürekli dile getirmesine rağmen Raif O’na sırılsıklam aşıktır. Maria bir gün ansızın hastalanır ve hastaneye kaldırılır. Birkaç gün hastanede kalması gerekir. Raif bu sırada hastaneden bir an olsun ayrılmaz. Eve çıkarıldığında da Maria’ nın başucundan ayrılmaz. Maria hiçbir erkeğe güvenemediğinden ve kimsenin bu derece sevebileceğine inancı olmadığından şimdiye kadar aşık olmadığını anlar ve Raif’e aşkını itiraf eder. Kendini toparlayan Maria ile mutluluğu hayatında ilk kez tadan Raif hayatlarının en mutlu günlerini yaşamaya başlarlar. Aşk acıdır, kavuşamamak daha da acı… Bir gün Raif Türkiye’den bir telgraf alır ve babasının öldüğünü öğrenir. Türkiye ya dönüp işleri toparlamalı ve üzerine düşen tarla, ev, bahçeleri, fabrikayı devralması gerekmektedir. İşleri toparlayınca da Maria’yı getireceği şekilde anlaşırlar, birbirleriyle mektuplaşacaklarına söz vererek zor da olsa ayrılırlar. Maria’ sız günler Raif için çok zor geçmesine rağmen O’ndan gelen mektuplar ve bunlara yazdığı cevaplar sayesinde umutları devam eder. Gelen bir telgrafta Maria Raif’e bir sürprizi olduğundan bahsetmiştir ancak bunu yüz yüzeyken söyleyecektir. Ve bu son telgraf olur. Yıllarca Raif Maria’dan haber alamaz ve telgraflar da kesilmiştir. Maria’nın izine ulaşamayan ve eski içine kapanık haline dönen Raif evlenir, fakat ailesi tarafından da sevilmemektedir. Bir gün yolda Almanya’daki pansiyonunda beraber kaldığı ve Maria’nın akrabası olduğunu bildiği arkadaşıyla karşılaşır. Kadın, yanında küçük bir kız çocuğu ile turistik amaçlı kısa süreliğine Türkiye’de olduğundan bahseder. Sabırsızlıkla Maria hakkında bilgi öğrenmeye çalışan Raif ise yıllarca beklediği haberleri arkadaşından acıyla öğrenir. Maria Raif gittikten kısa süre sonra hamile kaldığını öğrenir. Hamileliğinin son zamanlarında hastalığı nüksetmiştir, doğumu sırasında da fenalaşan Maria hayatını kaybeder. Bu küçük sevimli kız çocuğu ise Maria’nın, babasının kimliğini kimseye söylemediği, Raif’in de hiç görmediği, adını bile bilmediği ve bir daha da hiç göremeyeceği kendi kızıdır. Yıllarca Maria’dan haber alamayan , Maria’nın O’na verdiği sözü tutmamakla ve kendini unutmakla suçlayan Raif artık ömrünün bitmesini bekleyecektir… Editör Ebru Eruyar Kürk Mantolu Madonna Kitabının Konusu Nedir?  Tarih değil,hatalar tekerrür ediyor! Abdülhamit Han Kürk Mantolu Madonna Kitap İncelemeleri Kürk Mantolu Madonna kitabı Sabahattin Ali isimli yazarın en popüler kitaplarından birisidir. 164 sayfaya sahip olan bu kitap okurlarının karşısına birbirinden ilginç konularla çıkıyor. 1998 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basıma girmiştir. Kitap şimdiye kadar 1028 kişi tarafından okunmuştur. Bu kitaba ait yorumlarınızı yaparak kitabın bilinirlik oranını artmasına yardımcı olabilirsiniz. ÖZET; Kürk Mantolu Madonna romanı Rasim’in işsiz kalmasını anlatarak başlar. Birçok yere başvurur ancak olumlu yanıt alamaz. Eski bir arkadaşı olan Hamdi Bey, Rasim’in iş sıkıntısını çözer ve Raif Efendi ile aynı odayı paylaşacağı işi verir. Raif Efendi’nin sessizliği, hal ve hareketleri Rasim’in ilgisini çeker. Ancak Raif Efendi ile arasındaki mesafeyi bir türlü kıramaz. Raif Efendi’yi diğer çalışanlara sorduğunda işe yarar cevaplar alamaz. Herkes Raif Efendi’nin sessiz biri olduğunu söyler. Rasim, Raif Efendi ile ne kadar konuşmaya çalışsa da bu denemeleri birkaç cümleden öteye gitmez. Raif Efendi’nin ara sıra çekmecesinden çıkarıp okuduğu siyah kaplı defteri Rasim’in ilgisini çeker. Raif Efendi, Rasim’in defter ile ilgili sorusunu önemli bir şey değil diyerek geçiştirir. Bu cevap Rasim’i tatmin etmez. Raif Efendi hastalığı yüzünden uzun süre işe gelemez. Hamdi Bey, biriken işleri Raif Efendi’nin evine göndermek ister. Rasim işleri alarak tarif üzerine Raif Efendi’nin evinin yolunu tutar. Eve girdiğinde Raif Efendi’nin ailesi ile tanışır ve Raif Efendi’nin ev halkı tarafından ezildiğini anlar. Raif Efendi çok hastadır. Öleceğini anlayan Raif Efendi, Rasim’den iş yerindeki eşyalarını ister. Rasim bu isteğini yerine getirir. Bu eşyalar arasında siyah kaplı defterde vardır. Raif Efendi, Rasim’den defteri yakmasını ister. Ancak defterde yazanları çok merak eden Rasim, defteri okumak için Raif Efendi’den izin alır ve kaldığı kiralık odaya giderek zaman kaybetmeden siyah kaplı defteri okumaya koyulur. Romanın esas hikayesi buradan sonra başlar. Raif Efendi Havran sessiz sakin bir çocuk olarak hayatını sürdürür. I. Dünya Savaşı sonrası işgal güçlerinin Anadolu’yu işgal ettikleri dönemde İstanbul’a okumak için gider. Ancak babası Raif’in Almanya’ya gitmesini ve sabun üretimi ile ilgili her şeyi öğrenmesini ister. Okuduğu romanların etkisi ile büyüyen Raif, hayalini kurduğu Avrupa’ya gitmek için yakaladığı bu fırsatı hiç düşünmeden değerlendirir ve Almanya’ya gider. Burada bir pansiyona yerleşir ve babasının isteği üzerine sabun fabrikasında işe başlar. Sabun fabrikasındaki işine gün geçtikçe daha az gitmeye başlayan Raif, Tüm gününü Almanya’nın farklı yerlerini gezerek geçirir. Yine böyle günlerden bir gün gazetede ilanını gördüğü sergiye gider. Bu sergi Raif’in hayatının dönüm noktası olacaktır. Bu sergide gördüğü bir tablodan çok etkilenir. Güzel bir kadının portresi olan bu tabloyu görmek için Raif her gün sergiye gider. Yine tabloyu seyrettiği bir gün yanına bir kadın gelerek Raif’e neden her gün tabloyu seyrettiğini sorar. Raif kadının yüzüne bakmadan tablodaki kadını annesine benzettiği yalanını söyler. Raif, bir arkadaşı ile gezerken sergide konuştuğu kadına denk gelir. Sonraki gün, kadını gördüğü yerde onu beklemeye başlar ve kadın geldiğinde onu takip eder. Kadının Atlantik adında bir gece kulübüne girdiğini görür. Raif, kadının arkasından gece kulübüne girer ve takip ettiği kadını sahnede görür. Kadın sahnede keman çalıp şarkı söyledikten sonra Raif’in masasına gelerek adının Maria Puder olduğunu ve sergideki resmin kendi portresi olduğunu söyler. Bu tanışma olayından sonra Raif ve Maria Puder arkadaş olurlar. Maria Puder, Raif’i en başından aralarında duygusal bir yakınlaşma olmayacağı konusunda uyarır. Ancak Raif için çok geçtir. Bu arkadaşlık süresince birçok kez buluşup park ve bahçelerde dolaşırlar. En sonunda Maria Puder’de Raif’e aşık olduğunu kabul eder. Bu ikilinin birlikteliği Türkiye’den gelen bir telgraf ile yarım kalır. Telgrafta Raif’in babasının öldüğü ve işlerin başına geçmesi gerektiği yazılıdır. Raif, Harran’a döner ve işleri düzene soktuktan sonra Maria’yı yanına aldırmayı planlar ve bir süre mektuplaşırlar. Ancak Maria’dan gelen mektupların arkası kesilir. Raif, Maria’dan hiçbir haber alamaz ve terk edildiği kanaatine varır. Eski, sessiz hayatına geri döner. Raif, yıllar sonra Maria Puder’in kuzeni ile karşılaşır. Kuzeninden Maria’nın yıllar önce öldüğünü ve yanındaki kız çocuğunun Maria’nın kızı olduğunu öğrenir. Raif, bu kız çocuğunun kendi kızı olduğunu anlasa da hiçbir şey yapmaz ve trenin arkasından kızının gidişini izler. ROMANIN TAHLİLİ Romanda hüküm süren tema insan, aşk, yalnızlık, yabancılaşma ve bence önyargılardır. İki farklı anlatıcının bakış açısı üzerinden anlatılır roman. İlki Rasim Bey ikincisi ise Rauf Bey'dir. Romanda içine kapanık silik bir tip olan Raif Bey'in yaşadıklarından dolayı topluma yabancılaşması ve daha sonra kara kaplı defterinde bahsedilen Maria Puder karakterinin de kendi yaşamı içerisinde insanlara güveninin kalmamasını ve aynı şekilde onun da kendi çevresine yabancılaşması anlatılıyor. Ayıra Raif Bey ve Maria Puder arasındaki konuşmaların her bir kesiti de can alıcı cümlelerden oluşuyor. Romanın baş kahramanları olan Rasim, Raif Bey ve Maria Puder'in ortak noktaları sanata ve edebiyata olan ilgileridir. Dolayısıyla bu üçünün de insanı çözümlemede edebiyatın ve sanatın gücünden faydalandıklarını söyleyebilirim. Her üç karakter de hayatlarında hakiki "insan" arayışı içerisine girmiş ve çevrelerine yabancılaşmışlardır. Rasim'in şiire olan tutkusu, Raif beyin kitaplara, gezip görmeye, sergilere ve resimlere ilgisi, Maria Puder'in ressam aynı zamanda da şarkıcı olması... ALINTILAR Berlin'de yalnızsınız değil mi?” dedi. “Ne gibi?” “Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim… Öyle bir haliniz var ki…” “Anlıyorum, anlıyorum… Tamamen yalnızım… Ama Berlin'de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçükten beri…” “Ben de yalnızım…” dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak “Boğulacak kadar yalnızım…” diye devam etti, “Hasta bir köpek kadar yalnız…” Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. "Yazı filan yazıyor musun?" dedi. "Ara sıra... Şiir, hikâye!" "Bir faydası oluyor mu bari?" Gene güldüm. O "Bırak böyle şeyleri canım!" diyerek pratik hayatın muvaffakiyetlerinden edebiyat gibi boş şeylerin mektep sıralarından sonra ancak zararlı olabileceğinden bahsetti. Kendisine cevap verilebileceğini, münakaşa edilebileceğini asla aklına getirmeden, küçük bir çocuğa nasihat verir gibi konuşuyor ve bu cesareti hayattaki muvaffakiyetinden aldığını tavırlarıyla göstermekten de hiç çekinmiyordu. ... "Bana müsaade!" Dedim... İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi... Dünyada bana hiçbir şey, tabiatta melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. "Seni seviyorum... Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum." "Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi." "Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?" "Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz." "Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, 'Bu öyle olmayabilirdi!' düşüncesi." "Bir şey noksandı, fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm." "Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor..." "Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?" "Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu... Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim."

kürk mantolu madonna uzun özet